Nevruz Nedir?
Eski takvimlerde yılın ilk
günüdür. Bu yüzden Türk dünyasının büyük bir bölümünde Yeni Gün olarak
bilinmektedir.
Gece ile gündüzün eşit olduğu
mart ayının yirmi birini yirmi ikisine bağlayan gündür. Bu özelliğinden dolayı
isimlerinden birisi, Gün Dönümündür.
Uzun süren kış soğuğundan ve
sıkıntılarından kurtulup bahar güzelliğine geçme günüdür. Türk halkı bu
özelliği dikkate alarak mart ayının 21’ne rastlayan güne Yılsırtı ismi de
vermiştir.
Nevruz, Türk dünyasının hemen her
köşesinde eğlence ve tören yapılarak kutlanan veya anılan nevruz, Türk
dünyasının ortak kültür ürünlerinden biridir. Türk dünyasının millî bayramıdır.
Millî bir bayram olduğu için dünya Türklüğünü kaynaştırmakta, birbirine
bağlamakta ve kenetlemektedir. Türk milletinin birlik ve beraberliği açısından
son derece önemlidir.
Nevruz’un Kaynağı Neresidir? Coğrafya, tabiat
şartları, insan meşguliyetleri, toplumun yapısı takvimlerin ve özel günlerin
oluşmasında birinci derece önemli unsurlardır. Nevruzun da kaynağı hiç şüphesiz
coğrafya, tabiat şartları, insan meşguliyetleri ve toplumun yapısına
dayanmaktadır. Bu unsurları dikkate alarak Nevruzun kaynağına gitmek
istediğimizde bu unsurlar yönümüzü Altaylar bölgesine döndürmektedir:
Altaylar bölgesinde:
1. Bu bölge 44°-50°
enlemler arasında kalmaktadır.
2. Denizden yüksekliği
ise 1500-4500 metre arasındadır.
3. Altaylar bölgesinde
kış çok sert geçer. Kış ayları çok kar yağar ve hiç kalkmaz.
4. Kış aylarında sıcaklık
-73 dereceye kadar düşer. Ortalama sıcaklık -51 derecenin altındadır.
5. Toprak sürekli don
hâlindedir.
6. Bu bölgede yaşayanlar
altı ay evde kapalı kalırlar, bunalırlar, baharı beklerler.
7. Altaylar bölgesinde
Bahar yani Nevruz / Cılgayak gününün anlamı her şeyden daha önemlidir. Çünkü
her yıl mecazi anlamda bir Ergenekon’dan çıkış gerçekleşir, o günden itibaren
bütün olumsuzluklar olumlu unsurlara dönüşür.
Nevruz günü bütün bu yukarıda saydığımız unsurlardan anlam kazanmış ve özel
bir gün olmuştur. Kaynağı da görüldüğü gibi bütün dış kültürlere kapalı olan
Altaylar Bölgesi’dir. Türkler vasıtasıyla Asya’ya ve Avrupa’ya yayılmıştır.
Türkler Nevruz’u Ne Zamandan Beri
Kutlamaktadır?
Çinli Prof. Dr. Ch’in-chung-main’in eski Çin Takvimleri konusunda yaptığı
araştırmalarda göre M.Ö. VIII. yüzyıllarda yaşayan eski Türk kavmi “Ti”ler;
Nung-li adlı hem ay hem güneşe göre düzenlenen ve mart ayını yılbaşı sayan bir
takvimi kullanıyorlardı.[1] Chou
Sülâlesinin tarihinin “Göktürk Tezkeresi” bölümünde ise “Göktürkler, bitkilerin
yeşerdiği zamanı yılbaşı olarak kutlamaktadır.”[2] denilmektedir.
Türk dünyasının tamamında ve Türk dünyasına komşu olan coğrafyalarda
kutlanan Nevruz, eski takvimlere göre yılın ve baharın ilk günüdür. Yeni
takvime göre ise gece ve gündüzün eşit olduğu martın yirmi birine
rastlamaktadır.
Türklerde Nevruz’la ilgili inanış ve uygulamaların M.Ö. 3. yüzyıldan yani
Mete Han zamanında da devam ettiği bilinenler arasındadır. Binlerce yıldır
Müslüman Türk Dünyası, Hristiyan Gagavuz ve Çuvaşlar, Şamanist Yakut Türkleri
de dahil, devam etmektedir.[3]
Nevruz Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu,
Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün gibi Türkçe isimlerle bilinmekte ve
kutlanmaktadır.
Hemen her Türk coğrafyasında ve Türk topluluğunda görülmektedir. Fars
kültüründen uzak yörelerde Türkçe veya Türklerin yakından tanıdığı isimlerle
bilinmektedir: Altay Türkleri Cılgayak Bayramı; Azerbaycan Ergenekon, Bozkurt
Bayramı; Başkurt Türkleri Ekin Bayramı; Doğu Türkistan Yeni Gün, Baş Bahar;
Gagavuzlar İlkyaz; Hakas Türkleri Cılsırtı,[4] Ulu Kün; Karaçay-Malkar Türkleri
Gollu, Gutan, Saban Toy, Tegri Toy; Kazakistan Türkleri Ulus Günü; Kazan
Türkleri ve Karapapaklar / Terekemeler Ergenekon Bayramı; Kumuk Türkleri
Yazbaş; Nogay Türkleri Saban Toy; Türkmenler Teze Yıl; Uygur Türkleri Yeni Gün,
…
İran’a yakın coğrafyalarda ve Fars kültürünün etkisinin görüldüğü yöreler
olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan’ın
bazı yörelerinde Novruz, Navruz, Nevruz Bayramı, Nevruz Köce, Noruz; Nogay
Türkleri Nevroz gibi Farsça nev ve rûz kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkan
ve “yenigün” anlamına gelen terimle veya terimlerle bilinmektedir.
Nevruz ve Türk Tarihinin Köşe Taşları:
Türklerin Ergenekon’dan çıkışının yirmi bir martta yani Nevruz günü
gerçekleştiği, bu yüzden bayram olarak kabul edildiğine inanılmaktadır. Konu
ile ilgili olarak şu ayet ve hadis üzerinde durmak gerekmektedir: Bakara
Suresi’nin 243. ayetinin meâli şöyledir: “(Ey Resulüm), binlerce kişi iken ölüm
korkusu ile yurtlarından çıkanları görmedin mi ki; Allah onlara: “Ölün” dedi de
öldüler, sonra onlara hayat verdi. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı
lütfedicidir. Fakat insanların çoğu şükretmez.”
El-Gazvinî, “Geyhan Şinasi” adlı eserinde Abdülsamed İbn-i Ali’den
(Abdülsamed İbn-i Ali’ye de dedesi Abdullah İbn-i Abbas anlatmış) şunları
nakletmektedir: “Bir gün altın tepsi dolu tatlı ile Hz. Peygamber’in yanına
gelirler ve O’na ikram etmek isterler. Hz. Peygamber: ‘Bunlar nedir?’ diye
sorar. ‘Bunlar Nevruz tatlısıdır.’ diye cevap verirler. Bunun üzerine Hz.
Peygamber: ‘Nevruz nedir?’ diye sorar. Sahabeler: ‘Bayramdır.’ diye cevap
verirler. Hz. Peygamber bunu duyduktan sonra güler ve: ‘Şimdi hatırladım. Bu,
ordunun yeniden Allah emri ile hayata kavuştukları gündür. Bu ordu korkudan
kendi barınaklarını terk etmişlerdi. Onlar sonra binlerce oldular. Allah
onların ölüm emrini verip de kaç sene sonra yeniden hayata dönmelerini
sağlamıştır. Bu; aynı gün, yani yeni gündür.’”[5] biçiminde
açıklamada bulunur.
Ayet ve hadisteki ifadelerden öyle anlaşılıyor ki Hz. Peygamber’in
hatırladığı ve bağlantı kurduğu, Bakara Suresi’nin 243 ayeti olmalıdır. Bütün
bunlar da Türeyiş Destanı ve Ergenekon’u hatırlatmaktadır.
On İki Hayvanlı Türk Takvimi’nde yılbaşı mart ayının yirmi biri yani
nevruzdur. Türklerde zaman ve on iki sayısı ilgi çekici bir durum sergilemektedir.
Türkler yılları on ikiye bölüp On İki Hayvanlı Türk Takvimi’ni yapmışlardır. Bu
takvimin yılbaşını da 21 mart olarak belirlemişlerdir. Yıllar da on ikiye
bölünmüş ve her birine ay adı verilmiştir. Eski Türkler günleri de on ikiye
bölüp her bir bölümünü çağ [6] diye
isimleştirmişlerdir.[7] Saatte
asıl sayı on ikidir.[8] Çağlar
ikiye bölünmüş ve saat kavramı da bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bütün bunlardan
anlaşılmaktadır ki yılın on ikiye bölünmesi Türkler tarafından Avrupa’ya
götürülmüştür.
Hatta yılbaşı yine mart ayı iken Sezar tarafından Hz. İsa’nın doğumu esas
alınarak ocak ayına alınmıştır.[9] Ayrıca
Hıristiyan Gürcü ve Osetler ocak ayına Başil (<Baş yıl), mart ayına da
Bayrım (<Bayram) demektedirler. Türkler yılları da on ikiye bölmüşlerdir. On
İki Hayvanlı Türk Takvimi[10] bunu açık bir biçimde ortaya
koymaktadır.
Türk kültüründe ve Türk tarihinde nevruz, hemen her çağda her coğrafyada
karşımıza çıkmaktadır: Oğuz Kağan’ın bu günü kutsal saydığını ve bayram gibi
törenlerle karşıladığı bilinmektedir. Türklerin Nevruz kutlamaları Eski Uygur
Dönemi resimlerine de konu olmuştur.
Selçuklu Sultanı Sultan Celaleddin Melikşah, devrin uzay bilimcilerini
Selçukluların başkenti İsfahan’da toplamış, kendi adıyla anılan Celalî
Takvimi’ni yaptırmıştır. Şemsî Takvim adıyla İran ve Afganistan’da kullanılan
bu takvime göre yılbaşı yirmi bir marttır.
Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Nevruz gününü yılbaşı kabul etmiş,
vergileri buna göre düzenlemiştir. Sultan kelimesinin Nevruz’la birlikte
kullanılması, padişahların halkla birlikte Nevruz kutlamalarına katılmasıyla
ilgilidir.
Ertuğrul Gazi Törenleri, II. Abdülhamid zamanına kadar (eski takvime göre)
mart dokuzu yani Nevruz günü yapılmaktaydı.
Bu tarihî derinlik Divan edebiyatında da işlenmiş, şairler tarafından gazel
ve kaside tarzında Nevruziyeler yazılmış, devrin hükümdarlarına ve devlet
adamlarına sunulmuştur. Halk şairlerinin Nevruz’u anlatan Nevruziyeleri ise
konuya halkın bakışını yansıtmaktadır.
21 Mart 1919’da Konya’da Ergenekon Bayramının kutlandığını devrin
gazetelerinden öğrenmekteyiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Keçiören’de
21 Mart 1922’de Ergenekon Bayramı ismiyle düzenlenen bir törene katılmıştır.
Günümüzde Nevruz:
Ancak nevruz son 50-60 yıl içerisinde çeşitli sebeplerden dolayı, Türk halk
kültürü araştırmacıları hariç, Türkiye’de ve Türk Dünyasında pek gündeme
taşınmamış; ihmal edilmiştir. Gündeme gelmemesi ve ihmal edilmesi sebebiyle
aydınlar ilgisiz kalmış, devlet töreni olarak kutlanmamıştır. Bu
gelişmeleri fırsat sayan bazı çevreler Nevruz’u olumsuz noktalara çekmeye
çalışmışlardır. Fakat Türk halkı bu bayramı gönlünde ve köyünde
yaşatmaya devam etmiş, düzenlenen oyunları bozmuştur.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan
Cumhuriyetleri’nde 21 Mart 1991’den itibaren Nevruz resmî bayram ilân edilmiş
ve bayram kutlamaları devlet töreni durumuna getirilmiştir.
Diğer Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarını ilân ettiği 1991’den beri
Türkiye’de Nevruz konusunda bilimsel çalışmalar da artmıştır.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi[11] ve
Kültür Bakanlığı[12] tarafından
Başbakan ve diğer bazı bakanların da katıldığı, dünyanın pek çok bölgesinden
gelen bilim adamlarının bildiri sunduğu bilgi şölenleri düzenlenmiş, sunulan
bildirilerle konu ayrıntılarıyla incelenmiştir. TRT tarafından her yıl Nevruz
ile ilgili programlar düzenlenmekte, diğer Türk Cumhuriyetlerindeki törenler
naklen yayımlanmaktadır. Türkiye’nin hemen her ilinde valiliklerce düzenlenen
konferanslarda halk Nevruz konusunda bilgilendirilmektedir. Üniversitelerde
paneller yapılmakta, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda günün anlam ve
önemini anlatmak için törenler düzenlenmektedir.
Günümüzde ve Gelecek Yıllarda Nevruz:
Nevruz, Türk bayramıdır. Onu başka milletlerin tarihlerinde ve
kültürlerinde aramak, bilim ve gerçekle bağdaşmaz.
Yirminci yüzyılın alpı ve bilgesi Mustafa Kemal ATATÜRK, ebediyete intikal
ettikten sonra, devlet töreni olarak kutlanmaması fırsat sayılmış, Türk
milletinin birlik ve beraberlik günü, Türk vatanını bölmeye çalışanlar tarafından
bölücülük günü durumuna getirilmek istenmektedir.
Türkçe konuşan ülkelerin Kültür Bakanları, 17-18 Şubat 1994’te Marmaris’te,
20 Mart 1995’te bir araya gelerek “Nevruz Bayramı”nı ortak kutlama kararı
almışlardır. Bu önemli gelişmeden sonra Türk milletinin hafızası tazelenmiştir.
Dolayısıyla Nevruz sonsuza kadar Türk milletinin bayramı olmaya devam
edecektir.
Sonsuza kadar Türk milletinin Nevruz Bayramı kutlu olsun! Türklük hep
güzelliklerle yoğrulsun.
Dipnotlar:
[1] Nuraniye-Erkin H. Ekrem, “Uygurlarda Nevruz
Kutlamaları”, Nevruz, s. 157.
[2] Ekrem, agm, s. 157’den naklen.
[3] Reşat Genç, “Türk Tarihinde ve Kültüründe
Nevruz”, Nevruz, (Yayına hazırlayan: Sadık Tural), Atatürk Kültür Merkezi yay.,
Ankara 1995, s. 22-23.
[4] Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Nevruz günü
Yılsırtı olarak da bilinmektedir. Hakas Türklerinin kullandığı Cılsırtı
teriminin bu bölgede Yılsırtı biçiminde karşımıza çıkması tesadüf değildir.
y->-c- değişmesi, Kuzey Türkçesinin en yaygın özelliklerindendir. Türkiye
Türkçesinde y- ile başlayan kelimeler Kuzey Türkçesinde çoğunlukla c- ünsüzüyle
başlamaktadır: caş<yaş, cer<yer, cıl<yıl, cürök<yürek, cut-
<yut-, col<yol, cönöl-<yönel-, … bunlardan bazılarıdır.
[5] Kadir Golkarian, “Tarihte Nevruz ve Azerbaycan
Folkloru’nda Olduğu Değeri”, Nevruz, s. 129’dan naklen.
[6] Günümüzde kuşluk
çağı, kabakuşluk çağı, öğle çağı, ikindi çağı, akşam
çağı,… gibi tamlamalarla hâlâ yürürlüktedir.
[7] Turan, age, s. 26.
[8] On iki sayıyı esas alan saatin ilk kez nasıl
ortaya çıktığı konusunda kesin bir bilgiye ulaşamadık. İlk ve orta çağlarda
saat günü ölçme esasına dayalıydı. Uzun süre bunun için dikili taşlar, kum
saatleri, dereceli mumlar, su saatleri kullanılmıştır. Türk takvimindeki on iki
sayılarının önemini ortadadır ve bu konu araştırmaya muhtaçtır.
[9] On iki aya dayalı takvimin kaynağı Avrupa
değildir. Avrupalılar M.Ö. günler, aylar ve yılların sayılması konusunda
olağanüstü bir karışıklık içindeydiler. Borçlu olanlar bu kargaşadan yararlanıp
ödeme gününü istedikleri gibi değiştiriyorlardı. Bu durum toplum yapısını
olumsuz yönde etkileyince bir arayış içerisine girmişlerdir. Büyük bir
ihtimalle örneğini Türklerden aldıkları takvimi kendilerine uyarlamışlardır.
Avrupa’da bilinen en eski takvim, gök bilimci Sosigenes’in tavsiyesi ile M.Ö.
46 yılında yapılmıştır. Kopya ettikleri takvimde yılbaşı mart iken Jül Sezar’ın
müdahalesiyle 1 ocağa alınmış, bu bu takvime Jülyen Takvimi adı verilmiştir.
Bugün kullanılan Gregoryen Takvimi ise Papa XIII. Gregorious tarafından 1582’de
düzenlenmiştir. Gregoryan takvimi Fransa’da 1582’de, İngiltere’de 3 Eylül
1752’de, Rusya 1918’de, Yunanisan’da 1923’te kabul edilmiştir. Türkiye’de ise 1
Ocak 1926’dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
[10] Geniş bilgi için bk. Turan, age.
[11] Nevruz, (Yayına hazırlayan: Sadık Tural),
Atatürk Kültür Merkezi yay., Ankara 1995; Türk Dünyasında Dördüncü Uluslar
Arası Nevruz Bilgi Şöleni Bildirileri, Atatürk Kültür Merkezi yay., Ankara
2002.
[12] Uluslararası Nevruz Sempozyumu Bildirileri,
Kültür Bakanlığı yay., Ankara 2000.
Kaynak : TÜRKLÜĞÜN
EN ESKİ BAYRAMI NEVRUZ VE TARİHÎ ALT YAPISI | TÜRK TARİHİ (ergenekun.net)