AMR b. LÜHAY
عمرو
بن لحي
Amr b. Lühayy b. Kam‘a
el-Huzâî
Müellif:
Yaşadığı devir hakkında bilgi
bulunmayan Amr b. Lühayy’in babasının adının Âmir, dedesinin ise Lühay olduğuna
dair rivayetler vardır. Annesi Füheyre, Kâbe’nin yöneticilerinden Hâris’in
torunuydu. Amr b. Lühay büyüyünce yönetim konusunda Hâris ile anlaşmazlığa
düştü ve İsmâil oğullarıyla birleşerek Cürhümîler’le savaşa girdi. Sonunda
onları Mekke’den uzaklaştırıp Kâbe’nin yönetimini ele geçirdi.
Amr bir iş için gittiği Belkā yöresindeki Meâb’da (Moab) Amâlika kabilesinin putlara taptığını görmüş, ilk defa karşılaştığı bu manzara karşısında hayrete düşerek bunların mahiyetini sormuştu. Amâlikalılar da bu putların insan şeklinde yapılmış ilâhlar olduğunu ve bunlara taptıklarını söyleyince Arabistan’a götürmek üzere bir put istemişti. Bunun üzerine Amâlikalılar ona kırmızı akikten yapılmış Hübel (veya Menât) adlı bir put vermişlerdi. Amr da bu putu Mekke’ye getirip Zemzem Kuyusu’nun üst tarafına, Kâbe’ye yakın bir yere koymuş ve herkesi ona tapınmaya çağırmıştı. Başka bir rivayete göre Amr adı geçen putu el-Cezîre’deki Hît şehrinden getirmiştir. O tarihten itibaren halk Hz. İbrâhim’in tebliğ ettiği Hanîf dinini bırakarak putperestliği ve çok tanrıcılığı (politeizm) benimsediği için bu hadise Araplar’ın İslâmiyet’ten önceki tarihlerinde bir dönüm noktası sayılır.
Amr bir iş için gittiği Belkā yöresindeki Meâb’da (Moab) Amâlika kabilesinin putlara taptığını görmüş, ilk defa karşılaştığı bu manzara karşısında hayrete düşerek bunların mahiyetini sormuştu. Amâlikalılar da bu putların insan şeklinde yapılmış ilâhlar olduğunu ve bunlara taptıklarını söyleyince Arabistan’a götürmek üzere bir put istemişti. Bunun üzerine Amâlikalılar ona kırmızı akikten yapılmış Hübel (veya Menât) adlı bir put vermişlerdi. Amr da bu putu Mekke’ye getirip Zemzem Kuyusu’nun üst tarafına, Kâbe’ye yakın bir yere koymuş ve herkesi ona tapınmaya çağırmıştı. Başka bir rivayete göre Amr adı geçen putu el-Cezîre’deki Hît şehrinden getirmiştir. O tarihten itibaren halk Hz. İbrâhim’in tebliğ ettiği Hanîf dinini bırakarak putperestliği ve çok tanrıcılığı (politeizm) benimsediği için bu hadise Araplar’ın İslâmiyet’ten önceki tarihlerinde bir dönüm noktası sayılır.
Hübel’den sonra İsâf, Nâile, Ved,
Süvâ‘, Yegūs, Yeûk, Nesr ve benzeri pek çok put dikip Araplar’ı bunlara tapmaya
çağıran Amr’ı, Hz. Peygamber, bu yaptıklarından dolayı bağırsaklarını cehennem
ateşinde sürürken gördüğünü söylemiştir (bk. Buhârî, “Menâḳıb”, 9; Müslim,
“Cennet”, 50).
Putlara kurban adama âdetini de ilk defa ortaya koyan odur (bk. Buhârî, “ʿAmel”, 11). Bu âdete göre Câhiliye devrinde bazı hayvanlar Sâibe, Bahîre, Vasîle ve Hâmî adlarıyla putlara adandıktan sonra serbest bırakılır; böylece kutsal bir mahiyet kazandığına inanılan bu hayvanlardan bir daha hiçbir şekilde faydalanılmazdı. Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususa temas edilerek, “Allah Teâlâ bahîre (kulağı çentilen), sâibe (putlar adına salıverilen), vasîle (erkek-dişi ikizler doğuran) ve hâm (on kere yavrulamasından dolayı sırtına yük vurulmayan) gibi hayvanların adanmasını meşrû kılmamıştır. Fakat kâfirler -bu inançlarını- Allah’a atfederek yalan söylerler. Zaten onların çoğunun akılları ermez” (el-Mâide 5/103) buyurulur.
Putlara kurban adama âdetini de ilk defa ortaya koyan odur (bk. Buhârî, “ʿAmel”, 11). Bu âdete göre Câhiliye devrinde bazı hayvanlar Sâibe, Bahîre, Vasîle ve Hâmî adlarıyla putlara adandıktan sonra serbest bırakılır; böylece kutsal bir mahiyet kazandığına inanılan bu hayvanlardan bir daha hiçbir şekilde faydalanılmazdı. Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususa temas edilerek, “Allah Teâlâ bahîre (kulağı çentilen), sâibe (putlar adına salıverilen), vasîle (erkek-dişi ikizler doğuran) ve hâm (on kere yavrulamasından dolayı sırtına yük vurulmayan) gibi hayvanların adanmasını meşrû kılmamıştır. Fakat kâfirler -bu inançlarını- Allah’a atfederek yalan söylerler. Zaten onların çoğunun akılları ermez” (el-Mâide 5/103) buyurulur.
Kaynaklarda Amr’ın kısa boylu, açık
tenli ve mavi gözlü olduğu, Huzâa kabilesi arasında büyük bir itibarı
bulunduğu, herkesten saygı gördüğü ve uzun bir ömür sürdüğü rivayet
edilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, “ʿAmel”, 11, “Menâḳıb”, 9; Müslim, “Cennet”, 50, 51, “Küsûf”, 3; İbnü’l-Kelbî, Kitâbü’l-Esnâm, s. 20, 21, 27, 29, 36, 49, 50, 51; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 76, 80; II, 624; Ya‘kūbî, Târîḫ, I, 229, 254; Ezrakī, Aḫbâru Mekke (Melhas), s. 65, 88, 96, 101, 116, 117, 124, 126, 166, 193-194, 374, 376-377; II, 176; İbn Düreyd, el-İştiḳāḳ, s. 423, 468, 474; Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb (Abdülhamîd), II, 56; Şehristânî, el-Milel (Vekîl), II, 237, 238; Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf (nşr. Abdurrahman el-Vekîl), Kahire 1387-90/1967-70, s. 346, 368; İbn Kesîr, el-Bidâye, II, 187-189; İbn Hacer, Fethu’l-bârî (nşr. Tâha Abdurrauf Sa‘d v.dğr.), Kahire 1398/1978, XIII, 148-151; Elmalılı, Hak Dini, VI, 4592; M. Seligsohn, “ʿAmr b. Luhayy”, İA, I, 414; J. W. Fück, “Amr b. Luhayy”, EI2 (İng.), I, 453.
BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, “ʿAmel”, 11, “Menâḳıb”, 9; Müslim, “Cennet”, 50, 51, “Küsûf”, 3; İbnü’l-Kelbî, Kitâbü’l-Esnâm, s. 20, 21, 27, 29, 36, 49, 50, 51; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 76, 80; II, 624; Ya‘kūbî, Târîḫ, I, 229, 254; Ezrakī, Aḫbâru Mekke (Melhas), s. 65, 88, 96, 101, 116, 117, 124, 126, 166, 193-194, 374, 376-377; II, 176; İbn Düreyd, el-İştiḳāḳ, s. 423, 468, 474; Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb (Abdülhamîd), II, 56; Şehristânî, el-Milel (Vekîl), II, 237, 238; Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf (nşr. Abdurrahman el-Vekîl), Kahire 1387-90/1967-70, s. 346, 368; İbn Kesîr, el-Bidâye, II, 187-189; İbn Hacer, Fethu’l-bârî (nşr. Tâha Abdurrauf Sa‘d v.dğr.), Kahire 1398/1978, XIII, 148-151; Elmalılı, Hak Dini, VI, 4592; M. Seligsohn, “ʿAmr b. Luhayy”, İA, I, 414; J. W. Fück, “Amr b. Luhayy”, EI2 (İng.), I, 453.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderene aittir.