İşte sizlere Türk mitolojisi ve içinde barındırdığı yaratıklar,
kahramanlar, tanrılar, tanrıçalar ve konu oldukları efsanelerden kısa
anlatımlar…
Mitoloji
dediğimiz zaman hemen hepimizin aklına Yunan veya Antik
Mısır‘a ait tanrılar, tanrıçalar ve yaratıklar geliyor
olabilir. Ama çoğumuzun bilmediği bir gerçek var; Türk mitolojisine ait ögeler.
Genellikle dini inançla düşünüldüğü için yaratık gibi kavramlara pek
inanmıyoruz. Ama kahramanlık ve doğaüstü varlıklara ait birçok hikayemiz olduğu
da aşikar. Kısaca en az Yunan kadar dikkat çekici bir Türk
mitolojisi olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Yunan mitolojisindeki Sentorlar,
Satirler; Mısır mitolojisindeki Anubis, Ra, Bastet gibi ilgi çekici olan Türk
mitolojisi yaratıkları, tanrıları ve tanrıçaları hangileri bu
yazımızda bahsetmek istedik. Mitolojik
kahramanlarımıza ve onların hikayelerine değineceğimiz bu yazımızda, eski Türk
toplumunun dünyaya ve olaylara bakış açılarını da anlayabileceksiniz. Üstelik birçok
psikanalist; mitolojinin, halkın bilinçaltını ve yaşadığı
travmaları yansıttığını söylemektedir.
İşte Türk
mitolojisi hakkında bilgi veren tanrılar, tanrıçalar ve yaratıklar:
Suyun
Koruyucusu Su İyesi
Suv
İyesi, Eğesi, Ezi, Issı, İççisi gibi daha birçok isimle anıldığını
görebilirsiniz. Türk, Tatar ve Altay mitolojisinde suyun
koruyucu ruhudur. Mitolojiye göre; her su kaynağının, bir
iyesi bulunur. Açık renkte kıyafet giyerler ve suyun derinliklerinde,
kayalıkların arasında bulunan saraylarda yaşarlar. Aynı zamanda saçsız,
sakalsız ve kaşsız varlıklardır. Cisimsiz ve bazı
inanışlarda denizkızı, su sunası olarak bilinen yarı balık yarı kadın varlıklardır.
Su iyelerinin hareketlerini
anlamak imkansızdır. Çünkü bir anda suyu dalgalandırıp barajları yıkarlar ve
insanların boğulmasına neden olurlarmış. Ayrıca kuş ve yılan kılığına
girebilirlermiş.
İki
Kartal Başlı İnsan Semrük Bürküt
Yrd.Doç.Dr. Mehmet Alparslan Küçük
Güneşin sembolü Kartal, “güneş kuşu” olarak da nitelendirilmektedir. Özellikle çift başlı kartal Türk mitolojisinde önemli yer tutmuştur/tutmaktadır. Çift başlı kartala “öksökö kuşu” ve “bürküt” de denilmektedir.
Bütün kültürlerde “göklerin hâkimi” olarak kabul edilen kartal; kuşlar arasında, ululuk ve yükseklik timsalidir. Bu yüzden; Türkler; kılıç kabzalarında, çift başlı kartal figürünü kullanmışlardır. Ayrıca çift başlı kartal Selçuklu Devleti’nin bayrağında ve armalarında da yer almıştır. Günümüzde ise Türk Polis Teşkilatı’nın armasında ve Arnavutluk bayrağında bulunmaktadır.
Ölümsüzlük suyu içtiği söylenen kartal, Gök Tanrı’nın sembolü olarak kabul edilmektedir. Yakutlar’da “kutsal kam kuşu” olarak da bilinmektedir. Bu kuş; bakır tırnaklı olup, sağ kanadı ile “Güneş”i, sol kanadı ile “Ay”ı kaplayabilmektedir. Bu nedenle gök kuşu ismi de verilmektedir. Çift başlı kartallar, gök direklerinin veya kayın ağacının tepesinde tasvir edilmekte ve gökten yıldırım indirebilmektedir.
Türk mitolojisinde, Tanrı’ya açılan göğün kapısını çift başlı bir kartal beklemekte ve Tanrı Ülgen’in sembolü olarak değerlendirilmektedir. Çünkü gücün göklerdeki simgesi olarak Kartal, gök ile yer arasında hızlı bir şekilde gidip gelebilmekte ve güneşe gözünü hiç kırpmadan bakabilmektedir. Bu özelliği ile o, güneş, ateş, ışık ve göz sembolleriyle ilişkilendirilmektedir. Bu bağlamda da kartal kötülüğün düşmanı ve kötülükle mücadelenin sembolü olarak kabul edilmektedir.
Mitolojik ağaç olan “Hayat Ağacı ”nın üstünde de çift başlı kartal yer almaktadır. Kartal, göğün beşinci katında yaşamakta, canlılar ve insanlar arasındaki “Demir Kazık Kutup Yıldızı”nın olduğu yerdeki kapıda nöbet tutmaktadır. Sıradan canlıların yukarı geçişine izin vermediği gibi kendisi de Tanrı katına çıkamamaktadır. Tanrı’nın mesajlarını kamlara ve hakanlara iletmekle yükümlü kartal, Oğuz Türklerinin kuş ongunları (sembolleri) arasındadır.
Kartal aynı zamanda türeme sembolü olarak da dikkat çekmektedir. Mitolojiye göre Tanrı, insanları kötülükte korumak için kartalı göndermiş, ancak insanlar onun dilinden anlamamıştır. Bu-nun üzerine Kartal, Tanrı’dan yardım istemiş, Tanrı da ilk rastlayacağı insana Kamlık kudretini vermesini söylemiştir. Kartal, ağaç altında uyuyan bir kadına rastlamış, onunla ilişki kurmuş ve kadın hamile kalmıştır. Böylece ondan doğan çocuk ilk kam olmuştur.
Bu nedenle ilk kamın gökyüzünden yere kartallar tarafından indirildiğine inanılmaktadır. Bu inanca bağlı olarak kötü ruhları kovmak için yapılan kamlık töreninde bayılan kamın ruhunun, kartallar tarafından bir kızağa konularak gökyüzüne çıkarılması da bunu desteklemektedir.
Dişi
Kurdun Sembolü Asena
Belki de
en tanınmış mitolojik karakterdir. Türkiye’de dişi kurda verilen isimdir. Buna
karşın Türk mitolojisi ile ilgili kaynaklarda çoğunlukla, dişi
kurdun doğurduğu erkek çocuklardan birisidir. Asena
efsanesinin birçok farklı şekli bulunur. Aşina, Zena, Asen, Şunnu gibi
isimlerle anılan sülalenin, bu dişi kurttan türediğine inanılır. Ayrıca aslının
Açina kelimesinden geldiği de bilinir.
Asena efsanesinin birbirinden
farklı şekilleri bulunduğunu söylemiştim. Tarih kitapları da
bu konuyu farklı şekillerde aktarmaktadır. Bu efsanenin en eski haline ise
Antik Çin kaynaklarında Tü’küe halkının türeyişini anlatan efsanede rastlanır. Bu
efsaneye göre;
Hiung-nu’ların bir uzantısı olan Tü’küe
kavmi, hükümdar soyundandır ve ismi A-Se-Na’dır. Bu soy,
kendine ayrı bir ordu kurar ve daha sonra komşu bir kavmin yenilgisine uğrar.
Bu yenilgi sonucunda tüm kavim katledilir. Ama 10 yaşında bir çocuk, hayatta
kalır. Kimse bu çocuğu öldürmeye cesaret edemez ve ayaklarını keserek bir
bataklığa atarlar. Bu bataklığa ise bir dişi kurt gelir ve
çocuğu etle beslemeye başlar.
Çocuk büyüdüğünde ise dişi
kurtla çiftleşir ve kurt gebe kalır. Bu sırada düşmanların
kralı, çocuğun yaşadığını öğrenir ve öldürmeleri için adamlarını gönderir.
Çocuğu öldürmeye gelen adamlar, dişi kurdu görünce öldürmek istemezler. Dişi
kurt, Turfan’ın kuzeybatısında bulunan bir dağın zirvesindeki mağaraya kaçar.
Mağaranın içinde ise uzun otlarla kaplı, etrafı dağlarla çevrili bir ova
vardır. Dişi kurt burada 10 oğlan çocuk doğurur.
Bu çocuklar büyüyünce dışarıdan kadınlar alırlar ve soylarını kurarlar. Çocukların
her biri ayrı bir soy adı alır ve birisi de A-Se-Na olur.
İyilik
Tanrısı Ülgen
Türk
mitolojisinde yani tengricilik döneminde, iyilik tanrısıdır. Ülken, Ulgan gibi
farklı isimlerle de anılır. Göğün 16. katında yaşar
ve Kayra Han’ın oğludur. Aynı zamanda Kayra Han’dan sonra ikinci derece öneme
sahiptir. Tek tanrı inancına göre; Gök
Tanrı’nın oğludur ve gökyüzünün hükümdarıdır. Sibirya kavimlerinde ise yaratıcı
tanrı olarak isimlendirilir. Altın Dağ’da, altın bir sarayda yaşar. Ayrıca
altın bir tahtta oturur.
Gök
cisimleri yöneten Ülgen; hava durumu, verimlilik,
doğurganlık gibi konularla ilgilidir. Yani göksel ve mitolojik olayların ilk
kaynağı olarak bilinir. Aynı zamanda biri beyaz, biri siyah iki taşla gelip,
insanlara ateş yapmayı öğrettiği de söylenir. Uzun saçlı ve büyük kalkanlı bir
karakterdir. Yunan mitolojisindeki “Tanrıların babası Zeus” gibi yıldırımlar ve şimşeklerle tasvir
edilir. Yıldırımla vurduğu yerin ise kutsandığı düşünülür.
Ülgen’in 7’şer
oğlu ve kızı vardır. Eşinden ise Taz Hanım (Kel Hanım)
olarak, birkaç kaynakta bahsedilir. Kendisi gibi çocuklarının da insan şeklinde
göründüğü bilinir. Göğün hakimi olduğu için mavi renk ile simgelenir. Ayrıca dünyayı
taşıması için 3 balık yaratır. Göğün 16. katı olarak
belirtilen yaşadığı yer ise Ay, Güneş ve yıldızlardan çok uzaktadır. Sağında ve
solunda iki ak Güneş bulunur. Bunlar ise kendisine ulaşmak isteyen şamanlar
için bir engeldir. Şamanların en güçlüsünün bile Altın kazık yani Kutup
Yıldızı’na kadar ulaşabildiği söylenir.
Yaratıcı
Tanrı Kayra Han
Kayır Han, Kayrakan gibi isimleri de bulunur. Ama Kara Han ile
karıştırılmamalıdır. Türk Altay mitolojisinde Yaratıcı Tanrı veya Baş
Tanrıdır. Babasının, ilk tanrı olan Gök Tengri olduğu
söylenirken, annesinin olmadığı bilinir. Göğün 17. katında
oturur ve diğer bütün tanrıların yaratıcısıdır. Evrenin kaderini belirleyen ve
iyilik yönü ağır basan bir tanrıdır. Yeryüzünü yaratıp, dokuz dallı bir ağaç
dikmiştir. Bu ağacın yer ile göğü birbirine bağlayan “Uluğ
Kayın” (yaşam ağacı) olduğu bilinir. İnsanların atası olan
dokuz kişi de bu ağacın dallarında türeyerek, dokuz boy ortaya çıkar.
Altayların yaratılış efsanesinde
de Kayra Han, dünyanın yaratıcısıdır. Tüm
gök tengricilikte, Erlik Han’ı cezalandıran ve ye altı tanrısı olma emrini
veren tanrıdır. Yani Yunan mitolojisindeki Zeus ile aynıdır. Kayra Han’ın 4
oğlu vardır. Bunlar; Ülgen,
Yer Tengri, Mergen ve Kızagan’dır. Tanrıların tanrısı olduğu için somut
nitelemeler pek yapılmamıştır ve soyut yönü anlatılmıştır. Bu nedenle de insan
biçimli olarak tasvir edilmemektedir. Kışları yeryüzünde, yazları ise
gökyüzünde geçirdiği bilinir.
Yeraltının
Kötü Tanrısı Erlik Han
Yunan
mitolojisindeki Hades ile eşdeğer görülen tanrıdır. Kayra Han
tarafından cezalandırılmış ve yeraltının tanrısı olarak görevlendirilmiştir.
Erlik Han, kötülük yapan Tanrı ruhu olarak
tanımlanır. Gök Tanrı’nın oğludur. Günümüzde ise kötü cin olarak tanımlanır.
Altayların yaradılış hikayelerinden birine göre Erlik Han; dünyanın
yaradılışında Kayra Han’a kötülük yapmıştır ve cezalandırılmıştır. Bu nedenle
de yeraltı aleminin en alt katında yeşil demirden bir sarayda gümüş bir tahtta
oturmaktadır. Bu sarayda koyu kırmızı ve çok az ışık veren bir güneş
yaratmıştır. Emrinde ise dokuz semerli boğa bulunmaktadır.
Efsaneye
göre; hayat ağacının dallarında türeyen halkın biri için Erlik,
“bu halk benim olsun” der. Kayra Han da “git kendi halkını bul” der. Daha sonra
Erlik, ağacın doğuya bakan 5 dalından istifade etmesine izin verilen halkı,
diğer yasaklı dört dala geçirmek için
baştan çıkartır. Erkek Törüngey ile kadın Eje, Erlik’in
“bu dört dal aslında size yasak değil, meyveleri de pek tatlı, dilediğiniz
kadar yiyin,” lafına kanar. Erlik, ağacı bekleyen yılan uyurken ağzına girerek
ağaca çıkar. Eje’ye müsaade ettiğini söyleyerek meyve sunar, Törüngey’in de
ağzına sürer.
Tanrı, bu durumu fark eder ve
Erlik’i cezalandırır. Eje’ye “sen benim
sözümü tutmadın, bundan sonra gebe kalasın ve doğum sancısı çekesin” der. Törüngey’e ise
“sen benim sözümü tutmadın, 9 kızın 9 oğlun olacak ve hepsinden sen sorumlu
olacaksın, insan neslini sen çoğaltacaksın,” der. Yılana, “sen
benim sözümü tutmadın, bundan böyle şeytan diye bilinesin, herkes seni ezmeye
öldürmeye çalışsın,” der. Sonra da Eje, Yörüngey ve yılanı, hanesinden kovar ve
dünyaya gönderir.
Kısaca bildiğimiz Adem
ve Havva hikayesinin, Türk mitolojisindeki benzeridir. Erlik; atletik
yapılı, sağlam gövdeli, yaşlı bir varlık olarak düşünülür. Gözleri ve kaşları
kapkara tasvir edilir. Ayrıca çatal sakalının dizlerine kadar uzandığı bilinir.
Kulaklarının üstü, uzun kıllarla kaplıdır. Çenesi, tokmağa; boynuzları ise ağaç
köklerine benzer. Kamçısı karayılandır.
Güler
Yüzlü Utkuuçi
Gökyüzünde yaşayan ve Ülgen’e en yakın olan ruhtur. İsmi
güler yüzle karşılayan anlamına gelmektedir. Kurbanı, Ülgen’e ileten ruh olarak
bilinir. Elindeki yayın iki ucunda, kanatlı at bulunur. Kalkanında ise çift
başlı kartal simgesi yer alır. Utkucu ismiyle de anılır.
Yaşam
Döngüsünü Başlatan Ak Ana
Türk ve
Altay başta olmak üzere birçok mitolojide, Deniz Tanrıça’dır. Türk dillerinde;
Ağ Ana, Ürüng Ene, Şura Ene olarak anılırken, Moğollarda Sagan Ece olarak
bilinir. Hiçbir şey yaratılmadan önce yalnızca sonsuz su varken çıkmıştır.
Tanrı Ülgen’e yaratma ilhamını vermiştir ve yine suya dönmüştür. Işıktan bir
bedeni bulunur ve başında gücünü simgeleyen taç benzeri boynuzları vardır. Denizkızı gibi
uzun bir balık kuyruğu da bulunur ve bu kuyruk, maviye çalan bir renktir.
Etrafında denizyıldızları dolaşırken tasvir edilir.
Hayatın başlangıcında, her şeye
ruh veren ve yaşam döngüsünü başlayan tanrıça, Akdeniz’de yaşar. Geyik
şekline girerek su yüzünden çıktığı, Göktürklerin Atası
ile evlendiği söylenir.
Savaş
Tanrısı Kızagan Han
Yunan
mitolojisinin Ares’i; Türk mitolojisinde Kızagan Han’dır.
Yani savaş
tanrısıdır. Kayra Han’ın oğludur ve göğün 9. katında
yaşar. Fazlasıyla kuvvetlidir. Ordu yönetme konusunda uzmandır. Kızıl yuları
bulunan, kızıl bir deveye biner. Gökkuşağı ise asasıdır ve savaşçıları korur.
Türk Moğol İmparatorlukları birer
fetih devleti olduğu için savaşçıların önemli olduğunu biliyorsunuz. Kızagan da
bu savaşçıların tanrısıdır. Türk mitolojisi kahramanları arasında ilk
sırada yer alan karakterlerdendir. Masallara, efsanelere ve tarihi savaş filmlerine bu
nedenle sıklıkla konu olmaktadır. Tarihte çok az askerle, kendinden kat kat
üstün orduları yenmelerini sağlar.
Akıl
Tanrısı Mergen Han
Pergen
Han olarak da bilinir ve Türk – Altay mitolojisinde Akıl Tanrısıdır. Her
şeyi bilen Mergen, aklı ve zekayı temsil eder. Kayra
Han’ın oğullarından birisidir. Göğün 7. katında oturur ve bilgisi nedeniyle her
şeye gücü yettiği kabul edilir. Bilgeliği sayesinde attığı okun, hedefinden
şaşmadığı söylenir. İnsanlara bilgelik veren, bilimi
ve felsefeyi öğreten karakterdir. Yayının iki ucunda kurt kapası vardır. Ayrıca
kollukları da kurt kafası şeklindedir.
Alaca bir ata binen Mergen, Yunan
mitolojisindeki Hermes‘tir. Tanrı ve
insanlar arasındaki iletişimi sağlayan bir habercidir.
Yaşam
Ağacının Sahibi Umay Ana
Türk
mitolojisinde Umay Ana, doğum ve bereketin sembolüdür. Humay,
Omay ve Imay isimleriyle de anılmaktadır. Dişi olarak tasvir edinir ve iyiliği
temsil eder. Doğacak olan çocukları belirler ve onları korur. Gümüş renkli uzun
saçları vardır ve orta yaşlı görünür. Üç boynuzu vardır ve beyaz bir elbise
giyer. Yaşam ağacının sahibi olarak tanımlanır ve yeryüzüne bereket saçar. Gökyüzünde
yaşar ve yeryüzüne zaman zaman iner. Yanında kuğu veya
zarif bir atla tasvir edilir.
Çocuğu olmayan kişiler, kendisine
kurban adar. Hamileleri korur ve umacı gibi düşsel
varlıkları gönderir. Ama bu korkutucu bir anlama gelmektedir. Eğer Umay Ana,
bir evdeki çocukları korumuyorsa o çocuklar ölür. Bu nedenle de Kara Umay
ismiyle de anılabilir.
Duman
Tanrısı Karlık Han
Ülgen’e kurbanların
ruhlarını ileten karakterdir. Türk ve Altay mitolojisinde
Duman Tanrısı olarak bilinir. Karluk Han ismiyle de anılır ve sembolü dumandır. İnsanların
yaşamlarını denetleyen, bir değişik olduğunda da Ülgen’e
ileten mitolojik karakterdir. Kurbanlar yakıldığı zaman çıkan duman, Karlık
Han’ın geldiğinin habercisidir. Genellikle Suyla Han ile birlikte
görülmektedir.
Yazgı
Tanrısı Suyla Han
Türk ve
Altay mitolojisinde Yazgı Tanrısı, Suyla
Han’dır. At gözlü, kartal gagalı, eşek kulaklı ve yılan saçlı olarak tasvir
edilir. Su ile Güneş ve Ay’ın ışığından yaratıldığı bilinir. Totemi,
ağaçkakandır ve bu kuş, Tanrı’nın elçisi olarak kabul edilir. Suyla Han,
insanları korumakla görevlidir ve Karlık Han gibi onların yaşamlarını denetler. Ülgen’in
en önemli yardımcılarından birisidir. Şamana kurbanları
götürürken yardımcı olarak, kötü ruhların saldırısından korur.
Suyla Han’ın gözleri, otuz
günlük uzaklığı görecek keskinliktedir. At Gözlü Kartal ve
İki Dilli Kekeme Han gibi isimlerle de anılmaktadır. At kafasından oluşan büyük
bir kalkan taşır.
Irmak
Tanrısı Yayık Han
Türk ve
Altay mitolojisinde Irmak Tanrısı, Yayık Han’dır. Irmaklardan ve göllerden
sorumludur. 17 ırmağın buluştuğu yerde yaşamaktadır
ve kamçısı şimşektir. Büyük Tufan’dan sonra gökyüzüne çıkmıştır. Irmaklara,
rüzgar ve sularla hükmeder. Su yılanı ve su ejderi kılığına girebilir.
İnsanları kötülükten koruduğuna inanılır. “Yayık Kaldırma” adı
verilen cansız nesne kurban etme törenleri kendisi için yapılmaktadır. Ayrıca
ilkbahar geldiği zaman, at ve küçükbaş hayvanların ilk sütleri, bulgur ile lapa
haline getirilir ve ırmaklara saçılır.
Göğün 3. katında oturan Yayık
Han, şamanların düşünsel yolculuklarına yardım etmektedir. Kazak ve Kırgız
hikayelerinde Tepegözü kör eden kahraman olarak
adı geçer. Şamanların ayin ve törenlerinde oldukça önemli bir yeri vardır.
Ayrıca Altaylar, ırmak taşkınlarında “Yayık sudan çıktı” derler. Taşan suların
ruhudur ve yeryüzündeki tüm sular ona aittir.
Şaman dualarında Yayık tasviri
sıklıkla yapılır. Bunlara göre; Ülgen’in habercisi, kızıl bulut kenarlı,
gökkuşağı dizginli ve solgun şimşek kamçılıdır. Tuva şamanları tarafından “Ak
Eren” olarak da adlandırılır. Bazılarına göreyse büyük bir
ejderha görünümündedir.
Güzellik
Tanrıçası Ayızıt ve Kızları
Türk ve
Altay mitolojisinin Afrodit‘i, Ayızıt’tır.
Yani güzellik tanrıçasıdır. Ayığsıt Hanım olarak da bilinir. Aşkın ve
güzelliğin simgesi olarak betimlenir. Totemi ise kuğudur. Kuğuların
kutsal sayılmasının ve onlara dokunulmamasının sebebi de budur. Gümüş tüylü bir
kısrak kılığına girebilir ve gökten bu şekilde iner. Kısrağın kuyruğu ve
yeleleri ise kanat biçimindedir. Ormanlarda dolaşır ve beyaz bir kalpağı
vardır. Aynı zamanda omuzlarını açık bırakan bir atkısı da bulunur.
Ayızıt; çocukları
ve yavru hayvanları korurken, insanlara sevgi ilham eder.
Sarayının kapısında elinde gümüş kaplar ve kamçılar olan bekçiler vardır. Bu
bekçiler, kötü insanları içeriye almazlar. Ayızıt’ın kızları vardır ve onlar da
kuğu kılığına girebilirler. Bu kızların büyülü, beyaz tülleri vardır ve bunları
giydikleri zaman kuğuya dönüşürler. Ayrıca Ayızıt’ın kızları, beyaz
turna kuşunu simgelerler.
Yakutlara göre Altın
Kitap, Ayızıt’ın elinde bulunur. Bu kitaba, tüm insanların
yaşamları kaderleri kaydedilir.
Doğum
Tanrıçası Kübey Hatun
Türk ve
Altay mitolojisinde, Kubay Ana ismiyle de bilinen doğum tanrıçasıdır. Doğum
yapan kadınları korur ve dişiliği simgeleştiren
tanrıçadır. Süt Gölü’nden tulumlarla süt getirir ve
doğacak çocuğun ağzına damlatır. Böylece çocuğun dışarı çıkmak istemesini
sağlar. Yaşam ağacının içinde yaşar ve bacakları, ağacın kökünü andırır. Bedeni
şişman değildir ve orta yaşlı görünür. Üst kısmı çıplaktır ve göğsünden süt
verir. Uzun saçları vardır ve ışık saçar. Hamile bir kadın doğum yaparken,
gökten iner ve onun yanında durur; ama kadın onu göremez. Çocuk doğduktan 3 gün
sonra gider.
Kübey Hatun, yeryüzündeki saf
ve temiz olan her şeyi korur. Bu nedenle de Temizlik
Tanrıçası olarak görülür. Altay Türklerinde kayın ağacının kutsal sayılmasının
nedenidir. Özellikle beyaz ulu kayın ağaçları, ilahi kabul edilir.
Türklerin
Atası Oğuz Kağan
Türk ve
Altay mitolojisinde Türklerin atasıdır. Annesi Ay Kağan, babası ise Kara
Han’dır. Aynı zamanda Oğuz Kağan Destanı‘nın
başkahramanıdır. İlk Türk devletinin kurucusu olarak
kabul edilen Oğuz Kağan’ın hayatı, daha doğumundan başlayarak olağanüstü
olaylarla doludur. Yüzünün maviye çalan al renkli, ağzının ise ateş gibi olduğu
bilinir. Çok çabuk büyümüştür ve doğar doğmaz bir kere süt emip, ardından çiğ
et yediği söylenir.
Oğuz Kağan’ın gücü simgeleyen boynuzlu
bir tacı vardır. Ormanda tek boynuzlu bir yaratıkla
vuruşarak öldürdüğü bilinir. Bu yaratığın ise gergedan veya şeytan olduğu kabul
görmüştür. Babası Kara Han’ı öldüren Oğuz Kağan, birçok boya adını vermiştir. Bu
boylar; Uygurlar, Kanglılar, Kıpçaklar, Kalaçlar,
Karluklardır. Aynı zamanda iki eşinden toplamda 6 oğlu olmuştur.
Bunların çocukları ise Oğuz boylarını oluşturmuştur.
Bir gün avlanırken, adanın
ortasında bir ağaç kovuğunda ışık saçan güzel bir kıza denk gelir. Yarsub
isimli bu kızla evlenir ve 3 oğlu olur. Yıllar sonra bir gün gökten güçlü, mavi
bir ışık düşer ve ortasında güzel bir kız bulur. Gök-Kal isimli bu kızın
başında kutup yıldızı gibi ateşten bir ışık demeti bulunur. Bu kızla da evlenir
ve 3 oğlu daha olur. Rüyasında gördüğü gümüş oku bulup getiren ilk üç oğluna,
oku bölerek paylaştırır. İkinci karısından olan üç oğluna da yine rüyasında
gördüğü altın oku paylaştırır.
Oğuz Kağan’ın ilk eşinden olan üç
oğlu, Türk ve Altay mitolojisinde yersel kavim olan Üçokları (Uçokları)
temsil ederler. İsimleri; Gök Han, Dağ Han ve Deniz Han’dır. İkinci eşinden
olan üç oğlu ise mitolojide göksel kavimdir ve Bozokları temsil
ederler. İsimleri ise Gün Han, Ay Han ve Yıldız Handır.
Oğuz
Kağan’ın Babası Kara Han
Kayra Han
ile karıştırılmamalıdır. Kara Han, Oğuz Kağan’ın babasıdır ve Kara
Ulus’un önderidir. Kara Ulus ise soylu olmayan insanlar
için kullanılmaktadır. On oğlu ve dokuz
kızı bulunmaktadır. Soylu olmadan, halktan bir kişi iken
sonradan Han’lık kazanmıştır. Türk ve Altay mitolojisinde söylencesel hakan
olarak bilinir. Karadeniz’de yaşar ve Akdeniz’in yanında ikincil öneme sahip
olarak görülür. Bazı kaynaklara göre Oğuz Kağan’ın babası değildir. Yalnızca
soyunun Ay olarak gösterilmesinden dolayı kelime benzeşimi de olabileceği
düşünülmektedir. Türklerde, kara kuzeyin sembolüdür ve gücü vurgular.
Oğuz
Kağan’ın Eşleri Yarsub ve Gök-Kal
Oğuz
Kağan’ın ilk eşi Yarsub’dur ve yer ile suyu temsil
eder. Saçları akarsu gibi mavi, dişleri inci gibidir. Çok güzeldir ve Oğuz
Kağan onu bir ağaç kovuğunda otururken görür ve onunla evlenir. Gök Han, Dağ
Han ve Deniz Han isimlerinde üç oğlu olur. İkinci eşi ise
Gök-Kal’dır ve gök ile havayı temsil
eder. Son derece güzel, başında ışık demeti olan bir kızdır. Gökten mavi bir
ışıkla düşer. Gün Han, Ay Han ve Yıldız Han isimli üç oğlu daha olur.
Gökyüzü
Kağanı Gök Han
Türk ve
Altay mitolojisinde Gökyüzü Kağanı‘dır.
Oğuz Kağan’ın ilk eşi Yarsub’dan doğan oğludur. Gök Han, Türk yurdunun
sınırsızlığını ve enginliğini simgelemektedir. Bu nedenle de gökyüzünün
sonsuzluğu, büyük bir önem arz etmektedir. Totemi, sungur kuşudur ve maviye
çalan rengi vardır. Diğer kuşları avlamaktadır.
Dağ
Kağanı Dağ Han
Türk ve
Altay mitolojisinde, Dağ Kağanı‘dır. Oğuz
Kağan’ın ilk eşinden olan oğludur. Dağ Han’ın totemi, uçkuştur. Türk
devletinin, ululuğunu ve büyüklüğünü simgelemektedir. Bu nedenle de bazı
dağlar, Türklerde kutsaldır. Örneğin; Altay ve
Tanrı Dağı. Bunlara ek olarak mitolojik dağlar da vardır ve bunların
en önemlileri; gökyüzündeki Altındağ, yeraltındaki
Bakırdağ, yeryüzündeki Demirdağ’dır. Altındağ, dokuz rüzgarın kesiştiği yerde
başlamaktadır. Demirdağ ise dokuz ırmağın kavuştuğu yerdedir. Bakırdağ ise
dokuz yeraltı denizinin birleştiği yerde bulunur.
Deniz
Kağanı Deniz Han
Türk ve
Altay mitolojisinde Deniz Kağanı’dır. Tengiz Han olarak
da isimlendirilir. Oğuz Kağan’ın ilk eşinden olan son oğludur. Türk Devleti’nin
denizlerdeki egemenliğini ve enginliğini simgelemektedir. Totemi, çakır kuşudur
ve maviye çalan renklidir. Aynı zamanda çakır kışının denizi çağrıştırdığı
bilinir. Ek olarak Oğuz Kağan Destan’ında gökten inen kurt, mavi
bir ışık içindedir. Deniz Han’ın ismini bu şekilde aldığı bilinir.
Güneş
Kağanı Gün Han
Türk ve
Altay mitolojisinde Güneş Kağanı‘dır. Oğuz
Kağan’ın ikinci eşinden doğan oğludur. Gün Han’dan türeyen boylar arasında en
bilineni, Kayı Boyu‘dur ve bildiğiniz gibi bu boy, Osmanlı
Devleti’ni kurmuştur. Güneş’e duyulan hayranlığın, mitolojik
halidir. Gün Han’ın totemi, laçın kuşudur. Şahin olarak da bilinir ve diğer
kuşları avlaması için kullanılır. Gün Han, altın bir otağ kurdurmuştur ve
sağ tarafına 40 kulaç yüksekliğinde bir direk diktirmiştir. Bunun üzerine de
altın bir tavuk koydurmuştur. Türk mitolojisinde altın, Güneş’i sembolize
etmektedir.
Ay
Kağanı Ay Han
Oğuz
Kağan’ın ikinci eşinden olan oğludur ve ongunu kartaldır. Kartal,
hükümranlığını temsil etmektedir. Türk ve Altay mitolojisinde Ay Kağanı’dır.
Sara Han ve Hara Han olarak da anılır. Ay, birçok kültürde dişil bir varlıkken, Türklerde
hem dişi hem de erkek Ay Tanrısı bulunur. Ama Ay Han bir
tanrı değil, kutsal bir kişi olarak görülür.
Yıldız
Kağanı Yıldız Han
Türk ve
Altay mitolojisinde, Yıldız Kağanı’dır. Oğuz Kağan’ın ikinci eşinden olan
oğludur. Yıldızlar, yön bulma ve yol gösterme özelliğine
sahiptir. Yıldız Han da bunları nitelemektedir. Yıldızların simgesel olarak
kişiliğe bürünmüş halidir. Ongunu, atmacadır.
Kartal
Tanrıça Bürküt Ana
Kartal
Ana olarak anılır ve Türk, Altay, Moğol mitolojisinde Kartal
Tanrıça‘dır. Şamanları yeryüzüne getiren tanrıdır. İnanışa
göre; Şaman olacak bir çocuğun ruhu, bir kartal tarafından
yutulur. Daha sonra kartal, güneşli bir bölgeye göç eder ve çayırların
ortasında bir kızıl çam ve bir kara kayın olan yere gelir. Kartal yumurtayı
burada ağaçlardan birisinin tepesine bırakır. Yumurta bir süre sonra çatlar ve
içinden bir çocuk çıkarak, ağacın altındaki beşiğe düşer.
Bazı Türk boyları, kartaldan
türediklerine inanır. İyi şamanların, kızıl çam üzerindeki kızıl yumurtadan; kötü
şamanların ise kara kayın üzerindeki kara yumurtadan çıktıkları
bilinir. Kartallar ise ömrü boyunca şamanları korurlar ve yardımcı olurlar. Bu
kartalın ise çok büyük olduğu ve sol kanadıyla ayı, sağ kanadıyla da güneşi
kapladığı bilinir.
Gökyüzü
Tanrısı Ürüng Ayığ Toyon
Türk,
Altay ve Yakut mitolojisinde, Gökyüzü Tanrısı‘dır.
Ürüng Ay Toyon, Ayığ Han ve Ayıh Han gibi isimlerle de anılır. İnanışa
göre; ilk insanı o yaratmıştır ve dünyayı idare eder.
Yaratıcı ruhların da lideridir. İnsanların sahip olduğu yetenekleri o
vermektedir ve ilham kaynağıdır. Toprağın bereketli olmasını da sağlayan Ürüng
Ayığ Toyon, yaratıcılıkla ilgili tüm unsurların kaynağı olarak görülür.
Yiğitleri ölümden kurtardığına ve ölen kahramanlara yeniden can verdiğine
inanılır. Ürüng kelimesi, beyaz, saf ve temiz olarak tasvir edilmektedir.
Ürüng Ayığ Toyon’a, beyaz
at kurban edilir ve canlı olarak doğaya salınır. Bundan
sonra kimse o hayvana el sürmez. Göğün 13. katında oturur ve insanların
ısınması için Güneş’i yaratmıştır. Görünüm olarak ulu ve nurlu olarak tasvir
edilir. Elinde ise kurt başlı bir asa vardır. Ongunu da kartaldır. Eşinin ise
Kübey Hatun olduğu bilinir. Kimi kaynaklar ise eşinin Ayızıt olduğunu
göstermektedir.
Yakut halkının inanışında da
gökyüzünün tanrısıdır. Gökyüzünün en üstünde, iki beyaz güneş ile yaşayan yaşlı
bir adam olarak tasvir edilir. İki beyaz güneşi birbirinden ayırarak,
insanların ısınması için 3. Güneşi yaratmıştır.
Loğusa
Kadınların Düşmanı AlKarısı
Türk,
Anadolu ve Altay halklarının inancına göre loğusa dönemindeki (yeni
doğum yapan) kadınlara ve atlara musallat olduğuna inanılan yaratıktır. Bu
efsanenin temeli ise Şamanizm’e uzanmaktadır. İnanışa göre; loğusa
kadınların ve yeni doğmuş çocukların ciğerleriyle beklenmektedir. Korunmak için
de çeşitli yöntemlere başvurulur. Loğusa kadın yalnız bırakılmak, ışık sürekli
açık tutmak, başucuna Kuran-ı Kerim koymak, yüzünü kırmızı örtü ile örtmek gibi
yöntemlerdir. Alkarısı’nın, albastıya neden olduğuna inanılmaktadır.
Tevrat ve
İncil’e göre Alkarısı’nın, Adem’in ilk karısı olduğuna inanılan Lilith
ile de eşleştirildiği bilinmektedir. Türk mitolojisi yaratıkları arasında olan
Alkarısı, kırmızı ve uzun bir elbise giyer. Çirkin, uzun boylu, iyi yapılı ve
dağınık saçlı olarak tasvir edilir. Bazılarına göre tek gözlü çirkin bir
yaratıktır. Bazıları ise Alkarısı’nın, dünyanın en güzel kadını olduğu
söylemektedir. En çok sevdiği şeyin, at
yelesini örmek olduğu bilinir.
Yer
Tanrıçası Ötügen Ana
Yer
Tanrıçası olarak da bilinir. Devleti, hakimiyeti, hayvanları ve toprakla ilgili tüm
ürünleri koruyan tanrıçadır. Sular, dağlar ve ağaçlarla
bir bütündür. Bu nedenle de her şeyin anası olarak tanımlanır. Aynı zamanda
yabani hayvanların sahibesi olarak da bilinir. Ölen insanların da göğsüne geri
dönüp, yeniden doğduğuna inanılır.
Elinde dokuz
kartal başlı bir asa bulunur. Bu asanın, hayat ağacını
temsil ettiği bilinir ve beş tanesi doğuya, dört tanesi batıya bakmaktadır.
Melek kanatları ile tasvir edilir ve elinde karşılıklı (ying-yang’a benzer
şekilde) iki kartal kafasından oluşan kalkanı vardır.
Kutsal
Yol Gösterici Sigun Geyik
Sigun
Geyik olarak da adlandırılır ve Türk, Altay, Moğol mitolojisinde kutsal
geyiktir. Türk lehçesinde alageyik olarak
da bilinir. Türk mitolojisi hayvanları arasında kutsaldır. Bazı Türk ve Moğol
boyları, soylarının bu hayvandan türediğine inanılır. Bu soyun bir kolu,
Gökkurt iken; diğer kolu Gökgeyik’tir. Ayrıca geyik sürülerinin başında bulunan
idareci kurtlara da Gökgeyik ismi verilir. Bu geyiklerin,
boynuzları ise en önemli sembolleridir. Dokuz boynuzluğudur ve boynuzlar, dokuz
budaklıdır. Aynı zamanda yeryüzünün simgesidir. Anadolu ve Asya halı desenlerinde de
geyik motifinin bolca işlendiği bilinmektedir.
Bir Türk efsanesinde bu geyikten
şu şekilde bahsedilir. Türklerin ataları hayatlarını bir mağaranın içinde
sürdürürdü. Her gün güneş battığında göl ruhu, ak geyik şekline giren kocasını
deniz altına götürüp, sabah olunca denizden çıkarırdı. Bu geyik, öküz başlı ve
at kuyruklu tasvir edilirdi. Kutlu bir hayvan olarak da erenlerin ve ozanların
yanında yer aldıkları bilinir.
Geyik; Türklere Ergenekon‘a
girişte, Hunlara batıya göçlerinde yol göstermiştir.
Çocukların
İsim Babası Gök Sakallı Hızır
Kayın
ağacından inip insanlara yardım eden ve çocuklara isim veren mitolojik
karakterdir. Altın sakallı, ay
koca olarak da tasvir edilmektedir. Ak-boz olarak tarif edilen bir ata
binmektedir. Bu at; kanatlı, boynuzlu veya balık pullu ve kuyruklu olarak
tasvir edilmektedir. Gök Sakallı Hızır, ölüme çare aramıştır ve yolu süt gölüne
düşmüştür. Burada havada uçmak için kanatlı, suda yüzmek için yüzgeçli atlara
rastlamıştır. Uçan atların kanatlarını uçmamaları için kırmıştır ve diğer
atlarla çiftleştirmiştir. Cins atlar da bu
şekilde türemiştir. Aynı zamanda Hızır’ın atı bengisu içtiği için ölümsüzdür.
Elinde kurt başlı bir asa tutar
ve buna çevgen denir. Diğer elinde de yine
kurt başlı, bir kama tutmaktadır.
Ateş
Tanrıçası Od Ana
Od Ana
ismiyle de bilinen tanrıça, Türk, Altay ve Tatar mitolojisinde Ateş
Tanrıçasıdır. Ocağı ve içinde yaşanan ateşi
korumaktadır. Kırmızı giyinen, yaşlı bir kadındır. Ateşin
yayılmasıyla dalgalanan kırmızı ipekten bir kaftanı bulunmaktadır. Genç ve al
bir kısrağa binmektedir. Uzun, kırmızı ve örgülü saçları bulunmaktadır. Saçları
da ateşi simgelemektedir. Çok büyük göğüslü bir şekilde tasvir edilir. Her
ocağa bir koruyucu ruh olarak gönderilir. Yedi oğlu vardır ve hepsi Ateş
Tanrısı’dır. Yeryüzündeki ilk ocağı ise
Ülgen’in kızları yakmıştır ve Od Ana’ya emanet etmiştir.
Od Ana, dokuz ateş ırmağının
kavşağında, dokuz köşeli bakır bir evde yaşamaktadır. Bu evin ise ülkenin
koruyuculuğunu simgelediğine inanılmaktadır.
Filozof
Bügü Kağan
Büğü Tekin ismiyle de bilinir ve Uygurca filozof anlamında kullanılır.
Aynı zamanda büyücü ve sihirbaz olarak da adlandırılır. Savaşçı
bir kağan değildir ve Mani dinini, Uygurların resmi dini
olarak kabul etmiştir. Bu dinin mensupları ise beyaz bir elbise giymektedir.
Tek
Gözlü Dev Tepegöz
Türk
mitolojisi yaratıkları arasında yer alan tek gözlü bir devdir. Kaf
Dağı’nda yaşar ve annesi, alageyik şekline girebilen bir
peridir. Bu perinin, bir çobanla birleşmesinden doğmuştur. Mitolojide bu dev,
bazen kadın bazen de erkek olarak tasvir edilir. Büyülü bir yüzük taşır.
Yalnızca gözünden vurularak öldürülür ve bedeninin diğer kısımlarına silah
işlememektedir. İnsan eti yer ve insan kemiklerinden örülmüş bir kalede yaşar.
Aynı zamanda bazen demir kıyafetli olarak anlatılır. Kirgis adını
taşıyan bir tepegöz ise en tehlikelisi olarak bilinir.
Bir Dede Korkut masalında
ise kılıcın kesmediği, okun işlemediği bedeni olan, yalnızca gözünden zarar
gören, çobandan olmaz, periden doğma bir canavardan bahsedilir. Basat isimli
kahraman bu canavarı öldürür.
Deniz
Tanrıçası Geyik Tanrıça
Göktürklere
ait bir mitolojide, atalarından birisinin bir mağarada ak
geyik kılığına giren bir deniz tanrıçası ile ilişkisi
olduğu anlatılmaktadır. Nesillerinin kurttan geldiğini söyleseler bile dişi bir
ak geyiğin rol oynadığını da söylerler. Bu nedenle de geyik tanrıça veya deniz
tanrıçası olarak anılan, yol gösterici dişi bir geyik vardır.
Geyik Tanrıça’nın kafasında geyik
boynuzu bulunmaktadır. Aynı zamanda kanatları vardır ve siyah örgülü uzun
saçlarıyla tasvir edilir.
Yol
Gösterici ve Savaşçı Gök Kurt
Bozkurt
olarak bilinen Gök Kurt; Türk, Moğol ve Altay
mitolojisinde kutsal hayvandır. Aynı zamanda ulusal semboldür. Yol gösterici,
kutlu kurt gibi isimlerle de anılır. Türk ve Moğol boylarının ortak ongunudur.
Göktürklerin, mavi bayraklarında da kurt başı resmi vardır. Bozkurt, gökyüzünü
temsil etmektedir. Savaşçılığı, özgürlüğü, doğayı da temsil etmektedir. Türk
ulusunun başına bir kötülük geldiğinde ortaya çıkarak yol gösterdiğine inanılmaktadır.
Kurttan
süt emen çocuğun hikayesi de 6. yüzyıla kadar
betimlenmiştir. Erenlerin ve evliyaların, bazen kurt kılığına girdiğine
inanılmaktadır. Türk ve Hilal taktiği neden yarım çember ile düşmanı alt etme
yöntemi de kurtlardan öğrenilen bir yöntemdir. İlk defa Türkler uygulamıştır.
Bozkurt, Türklerin
ulusal sembolüdür ve tarih öncesi zamanlardan beri kutsal
görülmektedir. Bunun nedeni ise bir bozkurdun soyundan geldiklerine
inanmalarıdır. Bugün ise Türk milliyetçiliğinin sembolüdür. Cumhuriyet’in ilk
yıllarında Türk paralarının üzerine Bozkurt resmi basılmıştır.
Birçok destana, bozkurt konu
olmuştur. Türeyiş Destanı‘nda erkek kurt önemli bir
rol oynamaktadır. Hiung-nu tanyusu iki güzel kızını Tanrı’ya sunmak istemiş. Bu
nedenle ülke sınırında yüksek bir kule yaptırmış ve Tanrı’ya kızlarını almak
için yalvarmış. Onları kuleye bırakmış ve bir yaşlı kurt kulenin dibindeki
mağaraya yerleşmiş. Kızlardan birisi kurdu Tanrı zannetmiş ve onun karısı
olarak çocuğunu doğurmuş.
Bozkurt
Destanı olarak bilinen Aşina’nın yaratılış destanı da
bilinen efsanelerdendir. Bu efsaneden Asena başlığında bahsetmiştim. Ayrıca Han
Kitabı’nda yer alan Vusun Destanı’nda karganın etle, kurdun ise sütle beslediği
bir çocuktan bahsedilmektedir.
Ergenekon Destanı ise Göktürk
destanıdır ve Börte Çene’ye erkek bir kurt rehberlik
etmiştir.
Yiğitliğin
Sembolü Alp Er Tunga
Efsanevi
bir Türk kahramanıdır ve Saka Hanı olarak da bahsedilmektedir. Tunga
kelimesi, yırtıcı ve leopar cinsinden bir hayvana verilen
isimdir. Yiğitliği sembolize ettiği için Alplara verilmektedir. Uzun saç,
Alplarda semboliktir ve bu hayvanların postları giyilmektedir. Postlar ise
savaşçılığı sembolize etmektedir. Alp Er Tunga, iki leopar ile resmedilmektedir
ve kıyafeti de bir posttur. Postun dişleri de başının üzerinde görünmektedir.
Alp Er Tunga, Türkler dışında Selçukluların
33 atasından birisidir. Yeraltında 100 sütunlu demir bir
sarayda yaşar ve Alpar ismiyle anılır. Turancılara göre Türklerin eski
atalarının soyundan gelmektedir. Divan-ı Lügati’t-Türk, Kutadgu
Bilig ve İran destanı olan Şehname’de bahsedilen kahraman Efrasiyab ile
aynı kişi olduğu belirtilmektedir.
Yeraltının
Yılanları Abra ve Yutpa
Türk ve
Altay mitolojisi yaratıkları arasında yer alan yeraltı yılanlarıdır. Abra yerine;
Abura ve Apra isimleri de kullanılır. Yutpa yerine de Yutma ve Utma isimleriyle
anılırlar. Yeraltındaki büyük denizde yaşayan, ejderhaya benzeyen iki dev yılandır. Başları,
timsaha benzer ve çatal kuyrukları bulunur. Dört ayaklıdırlar ve parlak bakır renkli
gözleri vardır. Erlik’in sarayını koruduklarına inanılır ve onun
hizmetkarlarıdır. Bazı kaynaklara göre de Toybadım Irmağı‘nın
kıyısında yaşayan canavarlardır.
Gıdıklayan
Orman Cini Arçura
Türk ve
Çavuş mitolojilerindeki orman cinidir. Arçuray ve Arçuri gibi isimlerle de
anılmaktadır. Şeytani ve kötücül bir varlıktır. Uzun
saçları olan, kara görünümlü, kıllı vücutlu bir mitolojik karakterdir. Üç kolu
ve bacağı vardır. Öldürmeyen ama insan bedenine zarar veren Arçura’nın insanları
gıdıklayarak öldürdüğüne inanılmaktadır. Kızıl gözlü
olduğu ve at sırtında dolaştığı bilinmektedir. Aksakallı bir adam, yayınbalığı,
kuş ve keçi kılığına girebilir. Genellikle erkek görünümlü tasvir edilmektedir.
Yaşam
Kaynağı Toprak Ana
Türk ve
Altay mitolojisinde, Toprak Tanrıçası‘dır.
Besleyici, barındırıcı ve yaşam vericidir. Göğün 3. katında oturmaktadır ve
sekiz köşeli evi vardır. Kutlu ve güçlü mitolojik karakterlerdendir. Evrenin
ruhu olarak tanımlanır ve her arazinin bir iyesi olduğuna inanılır. Türk
boylarında eril bir varlık olarak görülür ve Anayurt kavramının
simgesidir.
Yoldan
Çıkartan Cin Azmıç
Türk ve
Balkar mitolojilerinde, Kayıp Cini veya Yol
Cini olarak tanımlanır. Aznıç ve Azıtkı isimleriyle de
anılır. Şeytani
bir ruhtur ve belli bir görüntüsü tasvir edilmemektedir.
İnsanın düşmanıdır ve tek başına yola çıkan insanları kurban seçmektedir.
İnsana, tanıdık biriymiş gibi seslenir ve insan dönüp baktığı zaman Azmıç’un
buyruğu altına girer. Daha sonra da Azmıç bu insanı, kayalıklardan aşağı atar.
Dokuz
Yıl Savaşan Bükrek ve Sangal
Türk ve
Altay mitolojilerinde birbiri ile savaşan iki ejderhadır. Savaşırken, Yin-Yang
sembolünü anımsatırlar. Bükrek; Bukra ismiyle de bilini ve
iyiliği temsil eder. İnsana zarar vermeyen ve yardımcı olan ejderhadır. Kanadı
yoktur ve uçamaz. Denizleri birbirine bağlayan büyük denizde yaşar. Sesinin
güzel olduğuna ve kötü ejderhaları kaçırdığına inanılır. Sangal ise kötülüğü
temsil eder ve Bükrek ile dokuz yıl süren savaşta yenilmiştir.
Derelerin
Koruyucusu Çay Ninesi
Türk ve
Azeri mitolojisinde derelerde ve çaylarda yaşadığına inanılan ruhani varlıktır.
Çay iyesinden türeyen bir kelimedir. Yaşlı kadın görünümünde olduğuna inanılır.
Aynı zamanda köprüden geçerken suya çok bakılması durumunda sinirlendiği
ve insanın başını döndürdüğü söylenir. Başı dönen insanın, gözünün kararıp çaya
düştüğü şeklinde bir efsane vardır. Suya çöp atmak gibi Çay Ninesi’ni
sinirlendiren durumlar dışında insana zarar vermediği bilinir.
Tepegözün
Kardeşi Demirkıynak
Yaztırnak,
Demirtırnak gibi isimlerle de anılır ve Tepegözün kızı veya kız kardeşi olarak
tanımlanır. Korkunç sesler çıkartan, bu sesle insanların delirmesine yol açan,
pis kokulu bir yaratıktır. Efsaneye göre Bigadiç
dağlarında yaşamaktadır. Sudan korkan ve bu nedenle onu görünce suya giren
insanlara zarar veremediğinden de bahsedilmektedir. Çelik gibi tırnaklı, kıllı
vücutlu, kahverengi derili olarak tasvir edilir.
Kanatlı
At Tulpar
Pegasus’a benzeyen, kanatlı at figürüdür. Kırgızların Manas Destanı‘nda adı
geçer ve rüzgardan hızlı oldukları söylenir. Ayrıca Kazakistan’da yapılan bir
arkeolojik çalışmada keşfedilen Esik Kurganında bulunan altın elbiseli adamın
başlığında tulpar figürü bulunmaktadır. Türk, Kırgız ve Altay mitolojilerinde
adı geçmektedir. Genel olarak beyaz veya siyah olarak tek renkte bir
attır.
Beyaz kanatları olan Tulparların, Tanrı
tarafından yiğitlere yardımcı olması için yaratıldığına
inanılmaktadır. Kanatlarını ise yalnızca karanlıkta, büyük engellerle
karşılaştığında ve mesafeleri aşarken açtığı bilinir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderene aittir.