NİNMAH
(adı sonradan Ninharsag olacak) DÜNYA’YA GELİYOR
Araba Lahmu gezegeninden
ayrıldı; Dünya‘ya doğru yola koyuldu. Ay çevresinde turladılar,
orada bir ara istasyon için inceleme yaptılar. Dünya çevresinde turladılar,
suya inmek üzere yavaşladılar. Eridu‘nun
yanı başındaki sulara indirdi Nungal arabayı.
Enlil tarafından inşa ettirilen rıhtıma ayak bastılar; artık sandallara gerek
yoktu. Enlil
ve Enki kucaklayarak karşıladılar kız
kardeşlerini; kılavuz Nungal ile el sıkıştılar.
Erkekli kadınlı kahramanlar, oradaki kahramanlar
tarafından tezahüratla karşılandılar. Arabanın getirdiği her şey hızla
boşaltıldı. Roket gemiler ve gökgemileri ile Enki’nin tasarladığı araç gereç ve
her türden erzak. Nibiru‘da olan biten her şeyi, Alalu‘nun
ölümünü ve gömülüşünü anlattı Ninmah,
erkek kardeşlerine. Lahmu’daki ara istasyonu ve buna Anzu‘nun
komuta edeceğini anlattı onlara.
NİNMAH ŞİFA BİTKİSİNİN TOHUMLARINI
GETİRİYOR
Enki onaylayan sözler söyledi, Enlil ise söylendi
şaşırarak. Bu Anu’nun kararıdır; buyrukları değiştirilemez, diyordu Ninmah,
Enlil’e. Hastalıklar
için çare getirdim, dedi Ninmah erkek
kardeşlerine. Torbasından bir kese tohum çıkarttı, toprağa ekilecek tohumlar.
Tohumlardan pek
çok çalılar fışkıracaktı, sulu bir meyve
vereceklerdi. Bu su bir iksir olacak, bundan içtikçe iyi olacaktı kahramanlar. ( Buradan yola çıkarak; lokman hekim,
ileride Gılgamış da göreceğimiz ölümsüzlük bitkisini arayış hikayelerinin
kaynaklarından biri budur. İnsanların yakın tarihe kadar dağlardan ot toplayıp
şifa aramalarının kaynağı da belki de bu olayların bilinçaltına alınmasıyla
olmaktadır)
ENLİL VE NİNMAH LÜBNAN’DAKİ İNİŞ YERİNE
GİDİYOR
Hastalıklarını defedecek; keyiflerini yerine
getirecekti. Tohumların serin bir yere ekilmesi gerekiyordu; beslenmek için
ısınması ve sulanması lazımdı. Böyle söyledi Ninmah, erkek kardeşlerine. Bu iş
için kusursuz bir yer göstereceğim sana, dedi Enlil ona. İniş yerinin
biçimlendirildiği yerde, sedir ağacından bir mesken yaptığım yerde. Enlil’in gök gemisine bindiler ikisi.
Enlil ve Ninmah, yükselip süzüldüler.
Baalbek Zeus tapınağı. Bir zamanlar Enlil’in yaşam
alanı olarak seçtiği yer.
Karla kaplı dağlardaki, sedir ağacı ormanının yanı
başındaki iniş yerine gitti erkek ve kız kardeş. ( Bu gün Baalbek denilen yer de, sonradan gelen uluslar, Enlil’in iniş
yerinin olduğu yere tapınaklar yaptılar. Her gelen eskisini yıktı,
kendi tapınağını yaptı. En son yapılan tapınak ta Romalıların yaptığı
Zeus tapınağıdır.) Gök gemisi büyük bir taş platforma kondu; birlikte Enlil’in meskenine girdiler.
İçeri girmeleriyle birlikte Enlil kucakladı onu, ateşli öpücüklere boğdu. Ah,
sevdiceğim diye fısıldadı Enlil ona. Sevip okşadı onu. Ama rahmine tohumunu
bırakmadı. Sana oğlumuz Ninurta‘nın
haberlerini getirdim, dedi Ninmah yumuşak bir sesle.
TOHUMLAR BAALBEK’E EKİLİYOR
Genç bir prens oldu artık, maceraya hazır, Dünya’ya
gelip sana katılmaya can atıyor. Burada kalacaksan oğlumuz Ninurta da gelsin,
dedi Enlil ona. Kahramanlar iniş yerine geliyorlardı, gökgemileriyle platforma
roket gemiler taşınıyordu. Ninmah’ın torbasından çıkan tohumlar vadinin
toprağına ekildiler, Nibiru’dan
bir meyve Dünya’da yetişecekti. Enlil ve
Ninmah gökgemisiyle döndüler Eridu’ya.
ENLİL KURULACAK ŞEHİRLERİN PLANLARINI
GÖSTERİYOR
Enlil’in idare merkezi Larsa’nın coğrafi konumu
Yol boyunca yeryüzünün manzarasını, Edin’in nerelere
dek uzandığını gösterdi Enlil ona. Enlil planlarını ona göklerden bakarak
açıkladı. Sonsuza dek kalacak bir plan tasarladım, diyordu ona. Sürekli yapılar
inşa edilmesini gerektiren bir plan oluşturdum. Eridu’dan uzakta, kuru toprağın
başladığı yerde olacak ordugahım, Larsa olacak
adı, yönlendirme yeri haline gelecek.
sümer şehirleri
Burannu‘nun ( Fırat), derin sular nehrinin kıyılarına
yerleşecek, ondan bir
ikiz şehir yükselecek gelecekte, adına Lagaş diyeceğim.
Bu ikisi arasında, planlar üstünde bir çizgi çizdim. Bundan altmış lig sonra
bir şifa
şehri ortaya çıkacak. Senin kendi kentin
olacak; Şurubak, sığınak şehir diyeceğim adına. Çizginin tam
ortasında yerleşecek ve dördüncü şehre yol gösterecek;
Nibru-ki (Nippur), Dünya’nın geçiş yeri diyeceğim adına, içine bir
gök-yer bağı kuracağım. Kaderler tabletlerini orası saklayacak, tüm uçuş
görevlerini kontrol edecek. Eridu ile birlikte beş şehir olacak böylece ve sonsuza dek var olacaklar. Enlil
kristal bir tablet üstüne çizilmiş ana planı gösteriyordu. Tabletin üstünde
başka işaretler görüp onlar hakkında sordu Ninmah.
Beş şehrin ötesine, bundan sonra bir
araba yeri inşa edeceğim, Nibiru’dan Dünya’ya
doğrudan gelişler için, diyerek yanıtladı Enlil onu. O zaman anladı Ninmah,
Anu’nun Lahmu ile ilgili planları niçin karıştırmıştı Enlil’in aklını.
Kardeşim, beş şehir için yaptığın plan muhteşem, diyordu Ninmah ona. Şurubak’ın
şifa kentinin benim olması, meskenim olarak oluşturulması için sana
müteşekkirim.
ENKİ DE ABZU’DA (AFRİKA’NIN GÜNEYDOĞUSU)
ÇALIŞMALARINA DEVAM EDİYOR
Bu planın ötesine geçip babanı çiğnemeyesin, kardeşini
gücendirmeyesin. Sen hem güzel hem de bilgesin, dedi Enlil ona. Enki de Abzu‘da
planlar yapıyor, evini nereye kuracağını tasarlıyordu. Kahramanlar için
yerleşim yerleri, Dünya’nın
dip bucağına nerelerden girileceğini. Gök
gemisine binip Abzu’nun nerelere uzandığını ölçtü, dış kısımlarını dikkatle
taradı.
Abzu uzaklarda bir diyardı; Edin’den sular ötesinde
uzaktı. Verimli bir topraktı; her şey kusursuzca dolgun ve bereketliydi.
Bölgeden geçip akan büyük
nehirler vardı; büyük sular akmaktaydı oralarda hızla;
Enki kendisine akan suların yanı başında bir mesken yaptı. Abzu’nun ortasına,
duru suların yerine gitti Enki. O diyarda Enki, derinlik yerini, kahramanların
Dünya’nın iç kısımlarına ineceği yeri belirledi.
MADEN ÇIKARILMASI İÇİN GEREKLİ TESİSLER
KURULUYOR
Yer yarıcıyı kurdu oraya, Enki oracıkta bir yarık açtı Dünya’ya ki, tüneller açılarak Dünya’nın iç kısımlarına erişilsin, altın damarları ortaya çıksın. Çatırdatan ve Ezen‘i
de yakınlara yerleştirdi. Altın taşıyan cevherler çatırdatıp ezildikçe gök
gemileriyle taşınacaktı. Sedir dağlarındaki iniş yerine götürülecek ve oradan
da roket gemilerle Lahmu‘daki (Mars) ara istasyona.
ŞEHİRLER KURULUYOR, DÜNYA VE LAHMU’DA
HUMMALI ÇALIŞMA SÜRÜYOR
Dünya’ya inen kahramanların sayısı artıyordu;
bazıları Edin‘e atanmakta, bazısı Abzu’da görev almaktaydı. Larsa ve Lagaş Enlil
tarafından kurulmuştu. Şurubak‘ı Ninmah için kurmuştu. Ninmah bir kadın şifacılar,
imdada yetişen gençler ordusuyla birlikte oturmaktaydı orada. Nibru-ki ( Nippur)‘de Enlil bir gök-yer bağı kurmaktaydı; tüm görevler oradan
komuta edilecekti.
ANU’DAN MESAJ GELİYOR
Enki ise Eridu ile Abzu arasında
mekik dokumaktaydı; bir orayı bir burayı denetliyordu. Lahmu‘da
inşaat hızla ilerliyordu; ara istasyon için kahramanlar da gelmekteydi. Bir
şar, iki şar sürdü hazırlıklar; sonra Anu’dan haber geldi. O gün Dünya’da yedinci gündü. Enki tarafından başlangıçta ilan edilen dinlenme
günü. Her yerde toplandı kahramanlar;
Anu’nun Nibiru’dan ışınladığı mesajı
dinleyeceklerdi.
Edin’de toplandılar, Enlil komutandı orada. Onunla
birlikteydi Ninmah; onun genç ordusu da Ninmah’ın yanı başında. Eridu’nun
efendisi olan Alalgar oradaydı; iniş yerinin komutanı Abgal da.
Abzu’da da toplandı kahramanlar; Enki’nin bakışları altında durup beklediler.
Lahmu’da da toplandı kahramanlar; mağrur komutanları Anzu ile hazır oldaydılar.
Dünya’dakiler altı yüz kişiydi; Lahmu’da üç yüz kişi.
Hepsinin toplamı dokuz yüzdü; kralları Anu’nun sözlerini hepsi birden duydular:
kahramanlar, sizler Nibiru’nun kurtarıcılarısınız. Hepimizin kısmeti sizin
ellerinizde. Başarınız sonsuza dek unutulmayacak; hepiniz görkemli isimlerle
anılacaksınız. Dünya’dakiler Annunakiler, gökten yere gelenler olarak biline. Lahmu’dakiler, İgigiler, gözlemleyip görenler olarak biline. Gereken her şey
hazırdır artık; altını
göndermeye başlayın, Nibiru kurtula.
ENLİL, ENKİ, NİNMAH AŞK ÜÇGENİ
Şimdi bu, Enki, Enlil
ve Ninmah’ın, onların aşklarının ve beraberliklerinin ve doğan oğulları
yüzünden yaşanan rekabetin hikayesidir.
Üç önder de Anu’nun evladıydılar; farklı annelerden doğmuşlardır. İlk oğuldu Enki;
anası bir cariyesiydi Anu‘nun. Anu’nun eşi Antu‘dan
doğdu Enlil; böylece yasal varis oldu. Ninmah‘ı
doğuran da başka bir cariyeydi; iki erkek kardeşin üvey kız kardeşiydi.
Anu’nun ilk kızıydı, adı ve ünvanı Ninmah bu
anlamdaydı. Çok ama çok güzeldi, bilgeydi ve çok hızlı öğrenirdi. O
zamanlar Ea olarak bilinen Enki’ye eş olarak seçmişti Ninmah’ı Anu. Böylece onların çocuğu yasal varis olabilecekti.
Ninmah ise atılgan bir komutan olan Enlil’e kaptırmıştı gönlünü. Baştan çıkartmıştı Enlil onu; rahmine akıtmıştı
tohumunu. Enlil’den bir oğul doğurdu Ninmah, birlikte koydular Ninurta‘ya adını.
Anu bu
işe çok ama çok kızdı, Ninmah’ı
evlenme yasağıyla cezalandırdı.
Anu’nun buyruğuyla müstakbel eşinden mahrum oldu Ea; onun yerine Damkina adında bir prensesi eş aldı. Bir oğulları oldu;
adını Marduk koydular, saf yerde doğan anlamına.
Enlil’e gelince; doğan oğlu evlilik dışıydı, yanı başında duran bir eşi yoktu.
Nibiru’da değil, Dünya’da iken eş alacaktı.
DÜNYA’DA ENLİL BİR KIZLA AŞK YAŞIYOR
Bu da zorla sahip
olmanın, sürgünün ve bağışlama getiren sevginin; üvey erkek kardeşlerin, başka
oğullarının doğuşunun hikayesidir.
Dünya’da yaz zamanıydı; Enlil sedir ormanındaki meskenine çekilmişti.
Ninmah’ın gençlerinden, iniş yerine atananlardan biri, bir soğuk dağ pınarında
yıkanıyordu; Sud, güzelliği ve zarafetiyle Enlil’i büyüledi, Enlil
onu sedir ağacından evine davet etti.
Gel de burada yetişen Nibiru meyvesinin iksirinden
sunayım sana, dedi genç kıza. Sud kabul edip Enlil’in evine girdi; Enlil sundu ona bir kadeh iksir; Sud içti, Enlil de
içti; kandırmaya çalıştı kızı. İstemiyordu genç kız. Daha çok küçüğüm, böyle
şeyler bilmem, dedi Enlil’e. Enlil öpmeye kalkıştı Sud’u. İstemiyordu genç kız. Dudaklarım hassastır, kimselere öptürmem , dedi
Enlil’e.
ENLİL SÜRGÜNE GÖNDERİLİYOR
Enlil gülüp kucakladı kızı, gülüp öptü kızı ve
onun rahmine
boşalttı tohumunu. Sud’un komutanı olan Ninmah’a
bildirildi bu ahlaksızca iş. Ahlaksız Enlil. Bu yaptığın için yargılanacaksın,
dedi Ninmah öfke içinde. Elli Annunaki’nin huzurunda toplandı yargılayan
yediler. Yargılayan yediler Enlil’e şu cezayı
verdiler. Enlil
tüm şehirlerden kovula, geri dönülmez diyara sürgün edile.
ENLİL ENKİ’NİN DEHŞET SİLAHLARINI
SAKLADIĞI YERİ ÖĞRENİYOR
Bir gök odasına bindirip iniş yerinden
yolladılar onu; kılavuzu Abgal’dı.
Geri dönülmez diyara götürecekti Enlil’i, asla geri dönmeyecekti. Gök odasında
yol aldılar ikisi, başka bir diyardı hedefleri. Ürkütücü dağların tam ortasında, ıssız bir yere indirdi Abgal gök odasını. Sürgün edildiğin yer burası olacak, diyordu Abgal, Enlil’e. Belki de ben seçmedim
burayı, diyordu Enlil’e , Enki’nin bir sırrı saklı burada.
Dehşet silahlarını sakladı Enki yakınlardaki bir
mağaraya, Alalu’nun gök arabasından çıkartmıştı bunları. Silahları sen al, bu
silahlarla özgürlüğünü geri kazan. Abgal böyle diyordu komutanına, Enki’nin
sırrını Enlil’e böyle açtı. Abgal bu gizli yerden ayrıldı ve Enlil orada tek
başına kaldı. Edin’de Sud komutanı Ninmah’a gidip şunları söyledi: Enlil’in
tohumundan gebe kaldım, Enlil’in bir evladı düştü rahmime.
SUD ENLİL’İ EŞ OLARAK KABUL EDİNCE ENLİL
AFFEDİLİYOR
Ninmah, Sud’un bu sözlerini Enki’ye aktardı; ne de
olsa Dünya’nın efendisiydi o, Dünya’da en üstün olandı. Sud’u yargılayan
yedilerin huzuruna çağırttılar: Enlil’i eş alacakmısın, diye sordular. Razı olduğunu söyledi; bu sözler Abgal tarafından sürgündeki Enlil’e
aktarıldı. Sud’la
evlenmek için döndü Enlil sürgünden;
böylece Enki ve Ninmah onun cezasını bağışladılar.
Enlil’in resmi eşi ilan edildi Sud; Ningil,
emirler hanımı isim ünvanını aldı. Hemen sonrasında Ninlil ve Enlil’in bir oğlu oldu, Ninlil ona Nannar adını
verdi, parlak
olan anlamına. Dünya’da rahme düşen ilk Anunnakiydi o. Nibiru’nun kraliyet soyundan biri yabancı bir
gezegende doğmuştu. İşte bundan sonra Enki, Ninmah’a şöyle dedi: Gel Abzu’da benimle ol.
ENKİ NİNMAH İLE BİRLİKTE YAŞIYOR
Abzu’nun ortasında, saf suların yerinde bir mesken
inşa ettim. Adı gümüş olan parlak bir metalle kapladım, koyu mavi bir taşla,
lacivert taşıyla süsledim. Gel Ninmah, benimle ol, Enlil’e olan hayranlığından vazgeç artık. Abzu’ya,
Enki’nin meskenine doğru yola koyuldu Ninmah; Enki ona sevecen sözler söyledi
orada, birbirleri için yaratıldıklarını söyleyip kulağına tatlı sözler
fısıldadı.
Sen hala benim sevdiceğimsin, dedi Enki ona. Onu kucakladı, öptü okşadı. Tohumunu Ninmah’ın rahmine boşalttı. Oğul doğur bana,
oğul doğur bana diye haykırdı. Ninmah tohumu rahmine aldı, Enki’nin tohumuyla
gebe kaldı. Dünya’nın bir ayı Ninmah için Nibiru’nun bir günüydü. Beş ve altı
ve yedi ve sekiz ay günü tamamlandı; anneliğin dokuzuncu sayısında Ninmah’ın
doğum sancısı tuttu.
ENKİ’İN Ninharsagtan BİR TÜRLÜ OĞLU
OLMUYOR
Bir çocuğu oldu; yeni doğan bir kızdı; Abzu’daki nehrin kıyısında Enki ve Ninmah’ın
bir kızı olmuştu. Enki kız çocuğu görünce çok hayal kırıklığına uğradı. Öp küçük kızını, dedi ona. Veziri İsimud‘a
dert yandı: Öp küçük kızını, dedi bana. Bir oğlan istiyordum. Üvey kız
kardeşimden doğmuş bir oğlum olmalı. Yine öptü Ninmah’ı, yine sevip kucakladı, tohumunu onun rahmine boşalttı.
NİNMAH LANET OKUYOR
Ninmah yine gebe kaldı; Enki’ye yine bir kız evlat doğurdu. Bir oğlum olmalı senden,
diye haykırdı Enki ona ve yine öptü Ninmah’ı. Bunun üzerine Ninmah Enki’ye bir lanet okudu. Ne yerse yesin karnında bir ağuydu; çenesi ağrıyor, dişleri ağrıyor, kolları
bacakları ağrıyordu. Anunnakiler Ninmah’a yolladılar İsimud‘u,
bir çare bulsun, diye yalvarıyorlardı. Enki elini kaldırıp yemin etti Ninmah’a bir daha
yaklaşmayacağına.
ENKİ EŞİ DAMKİNA’YI DÜNYA’YA ÇAĞIRIYOR
Oda birer birer kaldırdı hastalıkları, Enki’yi lanetten kurtardı. Edin’e döndü Ninmah; asla evlenmeyecekti; Anu’nun emri yerine gelmişti. Enki, eşi Damkina‘yı oğulları Marduk ile
gelsin diye Dünya’ya
çağırdı. Ona Ninki,
Dünya’nın hanımı ünvanı bahşedildi. Ondan ve beş cariyeden beş oğlu daha vardı Enki’nin; şunlardı adları: Nergal ve Gibil, Ninagal ve Ningişzidda;
en küçükleri ise Dumuzi.
ENLİL’DE OĞLUNU DÜNYAYA ÇAĞIRIYOR
Enlil ve Ninmah oğulları Ninurta’yı Dünya’ya çağırdılar. Enlil’in eşi Ninlil’den bir
oğlu daha doğdu; Nannar’ın öz kardeşinin adı İşkur‘du. Toplam üç oğlu vardı Enlil’in; hiç biri cariyelerden doğmamıştı. Böylece iki kabile oluştu Dünya’da; aralarında
ki rekabet savaşlara yol açacaktı.
ALTINI TAŞIMAK İÇİN DÜZEN KURULUYOR
Şimdi bu, İgigilerin
isyanının, kaderler tabletlerini çaldığı için Anzu’nun nasıl
öldürüldüğünün hikayesidir.
Dünya’nın damarlarından çıkartılan altın Abzu’dan iniş yerine taşınıyordu. Oradan İgigiler
tarafından roket gemilerle Lahmu‘daki
(Mars) ara istasyona naklediliyordu. Lahmu gezegeninden de bu değerli metal gök
arabalarıyla Nibiru’ya götürülüyordu.
Nibiru’da altınlar incecik toza
dönüştürülüp atmosferi korumak için kullanılıyordu. Gökteki delik yavaşta olsa iyileşiyordu, yavaşça da
olsa Nibiru kurtuluyordu. Edin’de beş şehir kusursuzlaşmıştı. Enki, Eridu’da ışıldayan bir mesken yapmıştı, toprağın üstünden göğe doğru yükseltmişti başını.
Bir dağ gibi yerden göğe doğru yükseltmişti, iyi bir yerde kurmuştu bunu.
Eşi Damkina orada yaşıyordu; oğlu Marduk’a orada bilgelik öğretiyordu Enki. Enlil Nibru-ki’de yer-gök bağı’nı kurmuştu, görülecek bir manzaraydı. Tam ortasından göğe bakan
ve göğe uzanan uzun bir sütun, ters yüz edilemez bir platform üstüne yerleştirilmişti. Enlil’in sözleri oradan çıkıp tüm
yerleşimleri kapsıyordu, Lahmu’da ve Nibiru’da işitiliyordu. Işınlar yükseliyordu oradan, tüm diyarların ta
yüreğine dek araştırıyordu.
Gözleri tüm diyarları tarıyordu, ağı istenmeyen şeyin
yaklaşmasını önlüyordu. Ta yücelerdeki evinin ortasında taca benzer bir oda
vardı; çok uzak göklere göz atmaktaydı. Ufka doğru bakmaktaydı gözü, göksel
başucu noktasına doğru kusursuzlaştırılmıştı. Karanlık kutsal odasında, Güneş ailesinin on iki amblemi işaretlenmişti. ME‘ler
üstüne Güneş ve Ay’ın, Nibiru ve Dünya’nın ve sekiz göksel tanrının gizli
formülleri kaydedilmişti.
İGİGİLER İSYAN EDİYOR
Kaderler tabletleri bu oda da renkler yaymaktaydılar,
Enlil onlarla gelişleri gidişleri denetleyebilmekteydi. Anunnakiler Dünya’da çok güç şartlarda
çalıştılar; işten ve güçten şikayetçiydiler. Dünya’nın hızlı turları yüzünden
rahatsızdılar; iksir tayınları çok azdı. Anunnakiler Edin’de çok güç şartlarda çalıştılar;
Abzu’daki iş çok ama çok ağırdı. Anunnakiler gruplar halinde gönderiliyordu
Nibiru’ya.
Yeni gruplar geliyordu. Lahmu’da yerleşen İgigilerin (Marstaki koloni) şikayetleri çok yükseldi. Lahmu’dan Dünya’ya indiklerinde, Dünya üzerinde
dinlenecek bir yer istediler. Enlil ve Enki, Anu ile konuşup krala danıştılar. Önderleri Dünya’ya gelsin, Anzu ile
konuşup tartışın, dedi Anu onlara. Anzu gökten Dünya’ya indi; şikayet sözlerini Enlil ve Enki’ye getirdi. İşlerin
nasıl yürüdüğüne dair Anzu’ya anlayış kazandıralım, dedi Enki, Enlil’e.
ANZU TABLETLERİ ÇALIYOR
Ona Abzu’yu göstereceğim, sen de ona gök-yer bağını göster. Enki’nin sözlerine
razı oldu Enlil. Enki Abzu’yu gösterdi Anzu’ya; ona madenlerdeki zor işleri
gösterdi, Enlil Nibru-ki’ye davet etti Anzu’yu, karanlık kutsal odaya girmesine
izin verdi. En içte yer alan kutsal sığınakta kaderler tabletlerini Anzu’ya
açıkladı. Anunnakilerin beş şehirde neler
yaptıkları gösterildi Anzu’ya.
İniş yerine varan İgigilere yardım yapılacağının sözünü
aldı. İgigilerin şikayetlerini tartışmak
için sonra Nibru-ki’ye döndü. Prensler arasında bir prensti; ceddi kral tohumundan, Gök-yer bağına geri
döndüğünde kötü düşünceler doldurdu yüreğini. Kaderler tabletlerini alıp kaçma planı
kurmaya başladı. Gök ve yer emirlerinin kontrolünü ele
geçirmeyi planlıyordu içinden.
Enlilliği yerinden etmek, İgigileri ve Anunnakileri yönetmekti
hedefi. Hiç kuşkulanmayan Enlil, Anzu’yu kutsal odanın
girişinde bıraktı. Hiç kuşkulanmayan Enlil serin sularda
yüzmeye gitti. Kötü niyetli Anzu kaderler tabletlerini alıp kaçtı. Bir gök odasına binip uzaklaştı; gök odalarının
dağına gitti hızla. Orada iniş yerine gelmiş isyankar İgigiler onu bekliyorlardı.
ENLİL VE ENKİ BUNA ÇOK KIZIYOR
Anzu’yu Dünya’nın ve Lahmu’nun kralı ilan etmeye
hazırlanıyorlardı. Nibru-ki’nin
kutsal odasında ışıltı azalıp söndü,
uğultular dinip sustu. Sessizlik baskın çıktı, kutsal formüller öylece
kalakaldılar. Nibru-ki’de Enlil suskundu; bu ihanet çok ağır gelmişti ona. Enki’ye çok kızgın sözler söyledi; Anzu’nun
ceddinden kuşkulandı. Nibru-ki’de toplandı önderler; kısmetleri ilan eden Anu’ya danıştı Anunnakiler.
NİNURTA ANZU İLE SAVAŞIYOR
Anzu yakalanmalıydı, tabletler kutsal odaya geri konulmalıydı. Anu böyle
buyurdu. İsyancıyla kim yüzleşecek? Tabletleri kim getirecek geri? diyerek
baktı önderler birbirlerine. Kaderler tabletleri elindeyken yenilmez oldu Anzu,
diyorlardı birbirlerine. Annesinin cesaret vermesiyle öne atıldı Ninurta. Enlil’in savaşçısı ben olacağım, Anzu’yu yeneceğim; böyle diyordu Ninurta.
Ninurta yolunu dağ yamacına çevirdi, kaçak Anzu’nun peşine düşüp onu yenmek istiyordu. Anzu saklandığı yerden alay etti
Ninurta’yla. Tabletler benim korumamda, yenilmezim ben. Yıldırım oklarını
(muhtemelen elektrik yüklü silahlar) Anzu’ya yöneltti Ninurta; oklar Anzu’ya
yaklaşamadan geri döndüler. Savaş duruldu; Ninurta’nın silahları Anzu’yu
yenememişti. Sonra Enki akıl verdi ona; kasırgan ile bir fırtına oluştur. (Sahip oldukları silahlar doğanın bir
kopyası gibi, bu tür silahlar günümüzde üretilmiştir. Yıldırım silahı ve Yağmur
bulutu oluşturtma gibi yapay işler bulunmaktadır. Bunlar bir tesadüf
olabilirmi? Yoksa gerçeğe aklını ve gözlerini kapatmış durumdamıyız? Tüm bunlar
zaten mevcut bir yazılımın tekerrür ettirilen programlarıda, bizlerde tüm
bunların şuursuz kullanıcısı ve izleyicisimiyiz? Zamanın ve olayların nasıl
tekerrür ettirildiğini anlamaya çalışın!!)
NİNURTA ANZU’YU YENİYOR
Toz kaplasın Anzu’nun yüzünü, gök kuşunun kanatları
karışsın. Enlil
oğlu için kudretli bir silah yaptı; bu bir Tillu füzesiydi. Fırtına silahını buna tuttur, kanat kanada
geldiğinde, Anzu’ya fırlat. Enlil oğlu Ninurta’ya böyle talimat verdi. Kanat
kanada yaklaştığınızda, bırak füzeyi şimşek gibi uçsun. Ninurta tekrar yükselip
süzüldü kasırgasıyla; Anzu da gök kuşu ile ona karşı durmak için yükseldi.
Kanat kanada, diye öfkeyle bağırdı Anzu. Bu çarpışma
senin sonun olacak. Ninurta,
Enki’nin öğüdünü dinledi; kasırgasıyla
oluşturdu bir fırtına. Kalkan toz Anzu’nun yüzünü örttü; gök kuşunun
kanatlarını ortaya çıkardı. Tam ortalarına yolladı Ninurta füzeyi; Anzu’nun kanatlarını parlak bir alev
yalayıp yuttu. Kanatları kelebekmişçesine çırpınmaya
başladı.
Anzu yere çakılacaktı. Yer sarsıldı, gökler karardı. Çakılan Anzu’yu esir aldı Ninurta, tabletleri elinden aldı. İgigiler dağın zirvesinden seyrettiler olanları. Ninurta geldiğinde iniş yerine, korkudan titreyip
ayaklarına kapandılar. Esir alınan Abgal’ı ve Anunnakileri azat etti Ninurta; Anu ve Enlil’e zaferini duyurdu. Nibru-ki’ye döndü
sonra; tabletleri en iç odaya tekrar kurdu.
ANZU YARGILANIYOR
Derhal ışıltı geri geldi; tabletlerdeki ME’lerin
uğultusu eski haline döndü. Yargılayan yedilerin huzuruna çıkartılıp yargılandı Anzu. Enlil ve
eşi Ninlil, Enki ve
daha önceleri Damkina olarak bilinen eşi Ninki.
Ve oğulları Nannar ve Marduk da
oradaydı. Ninmah da yargıçtı. Ninurta, yapılan kötülükleri
anlattı. Bunun özrü yok, cezası ölümdür. Şikayet etmekte haklı igigiler,
Dünya’da dinlenecek bir yerleri olmalı, diye karşı görüş bildirdi Marduk.
ANZU LAHMU’YA GÖMÜLÜYOR
Yaptığı kötülükle Anunnakileri de İgigileri de
tehlikeye attı dedi Enlil. Enki ve Ninmah da Enlil’e katıldılar; bu kötülük
sona erdirilmeli, diyorlardı. Yedi yargıç Anzu’ya verdiler ölüm cezası; öldürücü bir
ışınla söndürüle Anzu’nun nefesi.
Cesedi akbabalara terk edile, dedi Ninurta. İzin verinde Lahmu’da, Alalu’nun yanındaki bir
mezara gömülsün, diyordu Enki. İkisi de aynı ceddin
soyundan geliyorlardı.
Marduk cesedi Lahmu’ya götürsün, orada komutan olup
kalsın. Böyle önermişti Enki yargıçlara. Ve Enlil dedi: Öyle olsun.
İGİGLERİN YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK İÇİN
DÜŞÜNÜLÜYOR VE MARDUK LAHMU’YA KOMUTAN YAPILIYOR.
Şimdi bu, metal şehri Bad-Tibira’nın nasıl kurulduğunun ve kırkıncı şarda Abzu’daki
Anunnakilerin nasıl başkaldırdıklarının hikayesidir. Yirmi beşinci şarda Anzu yargılandı ve
idam edildi. İgigilerin başkaldırısı böyle
bastırıldı ama kaynamaya devam ettiler için için. İgigilerin (marstaki
koloninin) keyfi düzelsin, esenliklerine özen gösterildiğini görsünler
diye Lahmu’ya
gönderildi Marduk.
Dünya’da Enlil ve Enki değişiklikler yapmak, Dünya’da kargaşa çıkmasını önlemenin yolları hakkında konuştular. Dünya’da kalış
süreleri fazla uzadı, diyorlardı birbirlerine. Ninmah’a danıştılar, çehresi
kararınca ürküp şaşırdılar. Altını Nibiru’ya çok daha hızlı bir akışla
yollamalı; kurtuluş daha çabuk sağlanmalı, diyerek anlaştılar. Ninurta
gezegenlerin iç kısımları hakkında bilgilenmişti, büyüklerine bilgece sözler
söyledi.
Bir metal şehri kuralım, (Büyük bir ayrıştırma tesisi için şehir kurulması
planı) altın cevherleri orada işlenip arıtılsın, böylece Dünya’dan kalkan yük gemileri
daha hafif olacaktır. Her roket gemi daha çok altın
taşıyabilir, buradan Nibiru’ya
dönecek Anunnakilere de yer açılır. Yorgunlar Nibiru’ya dönsün, taze güç
Dünya’ya gelip onların yerini alsın.
Enlil ve Enki Ninmah’ın Ninurta’nın önerisine verdikleri yanıt olumluydu.
EDİN’DE METAL ŞEHRİ BAD-TİBİRA KURULUYOR
Anu’ya danışıldı ve o da onayladı. Edin’de metal şehri; planlandı; Enlil orada olması için çok ısrarcıydı. Nibiru’dan
gelen malzemelerle inşa edildi; Nibiru’dan gelen araç gereçle donatıldı. İnşaat
üç şar sürdü; adına
Bad- Tibira denildi. Öneriyi yapan Ninurta kentin ilk komutanı oldu. Altının Nibiru’ya akışı böylece kolaylaşıp
hızlandı. Önceki zamanların başlangıcında Dünya’ya ve Lahmu’ya gelmiş olanlar
Nibiru’ya dönmekteydiler artık.
Alalgar ve Abgal ve Nungal da
aralarındaydı. Onların
yerine gelen yeniler daha genç ve hevesliydiler. Dünya’nın ve Lahmu’nun turlarına ve diğer güçlüklere
alışkın değildiler. Onlar geldiği sıralarda Nibiru’nun atmosferindeki gedik
iyileşiyordu. Gezegen üstünde ve göklerinde yaşanan büyük afetlerden bu
gençlerin haberi yoktu. Altın çıkarma görevi nedeniyle heyecanlı ve macera
beklentisiyle çok hevesliydiler.
Ninurta’nın tasarladığı gibi, cevherler Abzu’dan gönderildi. Bad-Tibira’da tasfiye edilip işlendi, roket gemilerle Lahmu’ya gönderildi. Ninurta‘nın
tasarladığı gibi, Anzu‘dan Nibiru’ya aktı altın. Ama tasarlanmayan şey
Abzu’da eziyet çeken yeni gelmiş Anunnakilerin başkaldırmasıydı. Doğruya doğru;
için için kaynamakta olan şeye dikkat etmemişti Enki.
ENKİ DÜNYADAKİ CANLILARI İNCELİYOR
Abzu’daki başka meselelere çevriliydi dikkati. Abzu’da büyüyüp yetişen canlıları
inceliyordu hayranlıkla. Dünya’da ve
Nibiru’da görünen canlılar arasındaki farkları öğrenmek, Dünya’nın turlarının ve atmosferinin
hangi hastalıklara sebep olduğunu ortaya
çıkarmak istiyordu. Abzu’da çağlayarak akan suların yanı başında
şaşırtıcı bir
çalışma yeri kurdu. Her türden araç gereç ve ekipmanla
donattı bunu.
Yaşam evi adını verdi bu yere, oğlu Ningişzidda‘yı davet etti. Kutsal formüller, yaşam ve ölümün
sırlarını taşıyan küçücük ME‘ler biçimlendirdiler
birlikte. (me lerden kastın yaşam formüllerinin bir kitapçığı
olduğunu düşünüyorum. Bu ME denen formüller
le neler yapıldığına hep beraber şahit olacağız) Dünya’nın yaratıklarının yaşayışlarına
ve ölüşlerine dair gizemleri açığa çıkartmaktı amaçları. Enki özellikle bazı canlı yaratıklara hayran kaldı. Uzun ağaçların arasında yaşıyorlardı, ön bacaklarını
el olarak kullanıyorlardı. ( Akla elbette maymunlar geliyor)
İGİGİLER TEKRAR İSYAN EDİYORLAR
Bozkırların uzun otları arasında garip
yaratıklar görülüyordu; dik yürüyor gibiydiler. Enki bunları incelemeye o kadar gömüldü ki
Anunnakiler arasında giderek kabaran şeye dikkat bile etmedi. Sorunu ilk gören Ninurta oldu. Bad-Tibira’ya gelen
altın cevherleri azalıyordu. Enlil derhal Abzu’ya gönderdi Ninurta’yı. Gidip
neler olup bittiğine bakacaktı. Baş subay Ennugi ona
kazı yapılan yere dek eşlik etti.
Anunnakilerin şikayetlerini kendi kulaklarıyla duydu. Çekiştiriyorlar,
ağlaşıyorlar, kazıları yaparken homurdanıyorlardı. Çekilecek gibi değil bu yük, diyorlardı Ninurta’ya. Ninurta bunu amcası Enki’ye bildirdi. Enlil’i çağıralım, dedi Enki. Enlil de Abzu’ya geldi, kazılan çukurların
yakınlarında bir eve yerleşti. Gidip evine Enlil’in cesaretini kıralım, diye
bağrıştı madenlerde çalışan kahramanlar.
İGİGLER ENLİL’İN EVİNİ KUŞATIYORLAR
Bu ağır iş yükünden kurtarsın bizi. Savaş ilan edelim,
rahat bulana dek husumet çıkaralım, diye bağrıştı diğerleri. Kazılan çukurlarda
çalışan Anunnakilerin kulağına erişti bu kışkırtmalar. Araç gereçlerini
yaktılar, baltalarını ateşe attılar. Madenlerin baş subayı Ennugi’yi tünellerde rahatsız edip esir
aldılar. Giderken onu da sürüklediler; Enlil’in
evinin kapısına doğru yola koyuldular.
Gece olmuştu; gece vardiyasının yarısıydı. Enlil’in evinin çevresine doluştular; araç gereçlerini meşaleler gibi yukarı kaldırdılar.
Geçidin muhafızı Kalkal sürgüyü çekip Nusku’yu
uyandırdı. Enlil’in veziri Nusku efendisini uyandırdı, şunları söyleyerek onu
yataktan çıkardı. Efendim,
evin sarıldı, dövüşmeye gelmiş Anunnakiler ta kapına
dayandılar.
ENLİL VE ENKİ ANU’YA DANIŞIYOR
Enlil derhal Enki’yi çağırttı; Enlil, Ninurta’yı huzuruna çağırttı. Gözlerim neler
görmekte! Bu şey bana karşı mı yapılıyor? Enlil onlara soruyordu: Bu düşmanlığı
başlatan kim? Anunnakiler birbirlerine destek çıktı: Düşmanlığı hepimiz birden
ilan ettik. İşimiz
çok ağırdır, çektiklerimiz aşırıdır, çok büyüktür
rahatsızlığımız. Böyle dediler Enlil’e. Enlil olan bitenin sözlerini Anu’ya ışınladı.
Enlil neyle suçlanmakta, diye sordu Anu. Rahatsızlığın sebebi Enlil değil, çalışmak; diyordu
Enki, Anu’ya. Ağıt yakıyorlar, her gün şikayetlerini duymaktayız. Altın çıkartmalı, diyordu Anu. Çalışma devam
etmeli. Ennugi‘yi serbest bırakın da uzlaşalım, dedi Enlil düşmanlık
eden Anunnakilere. Ennugi salındı; önderlere gelip şunları söyledi. Dünya’nın
ısısı arttığından beri, bu güç iş artık acı verir oldu, çekilmez oldu. (Dünyanın ısısının artması! Mevsimlerdeki
değişim yeryüzündeki yoğun çalışmalardan ve sürekli hareket halinde olan uzay
araçlarının atmosfere salınımından kaynaklı ekolojik dengedeki değişim olması
mantıklıdır)
İzin verin de isyan edenler Nibiru’ya dönsün,
yerlerine yenileri gelsin, dedi Ninurta. Belki yeni araç gereçler yapabilir,
Anunnaki kahramanlarının tünellerden kurtulmasını sağlarsın ha, dedi Enlil,
Enki’ye. Oğlum Ningişzidda’yı çağırtalım da gelsin, ona danışmak istiyorum,
diyerek yanıtladı Enki. Ningişzidda’yı yaşam evinden çağırıp getirttiler. Enki
ile biraraya gelip konuştular, aralarında tartıştılar.
ENKİ İLK İNSANI YARATMAYI TEKLİF EDİYOR
Bir çözüm olabilir, dedi Enki. Gelin bir Lulu, bir ilkel işçi
oluşturalım; ağır işi o yüklensin, Anunnakilerin çektiği eziyeti bu varlık
sırtlansın. Kuşatılmış durumdaki önderler
şaşakaldılar; gerçekten de söyleyecek söz bulamadılar. Kim işitmişti böyle
sıfırdan oluşturulmuş bir varlık, Anunnakilerin işini yapabilecek bir işçi?
Şifa ve imdada yetişme konusunda çok şey bilen Ninmah’ı çağırttılar.
Enki’nin sözlerini ona tekrarladılar. Kim işitmiş
böyle bir şeyi, diye ona sordular. Böyle bir görev ne duyulmuş ne işitilmiştir,
dedi o da Enki’ye. Tüm
varlıklar bir tohumdan gelirler. Bir varlık diğerinden çok uzun müddetler
içinde gelişir, hiçlikten hiçlik çıkar ancak! Ne
kadar doğru söyledin kız kardeşim, dedi Enki ona gülümseyerek. Sana Abzu’nun
bir sırrını açıklayayım. İhtiyacımız
olan yaratık zaten mevcut!
Tüm yapmamız gereken onun üstüne
özümüzün işaretini koymak. Lulu, ilkel işçi böylece oluşturulacak.
Böyle anlattı Enki onlara. Şuracıkta bir karar verile, ilkel işçiyi oluşturmak
için onu özümüzün işaretiyle biçimlendirme planım kutsana!
Kaynak:http://www.kuran19.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderene aittir.